FB TW PIN NWS
BioRank 6262

I. İzzeddin Keykavus

Doğum tarihi : 06.Kasım.1180 Ölüm tarihi : 07.Ocak.1220
I. İzzeddin Keykavus kaç yaşında öldü : 40
Kilo & Boy :
Burcu : Akrep
I. İzzeddin Keykavus doğum yeri :
Ölüm yeri : Viranşehir, Şanlıurfa

I. İzzeddin Keykavus Biyografisi

11. Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı'dır.

I. İzzeddin Keykavus, 6 Kasım 1180 tarihinde doğmuştur. 7. Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı olan I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in 3 oğlundan en büyük oğludur. Kardeşleri I. Alaaddin Keykubad ve Celaleddin Keyferidun’dir. Adı bilinmeyen bir de kız kardeşi vardır. Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahttan indirilmesinden sonra babası ile birlikte uzun seyahatlere katıldı, sonunda babası ve kardeşi I. Alaaddin Keykubad ile beraber Dördüncü Haçlı Seferi öncesine kadar (1200 - 1204 arası) İstanbul'da Bizans İmparatorluğu'nda kaldı.

8.nci Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı Rükneddîn Süleyman Şah’ın (II. Süleyman Şah) ölümü üzerine tekrar sultan olmak üzere Konya’ya doğru harekete geçen babası, geçişine izin vermeyen İznik Rum İmparatoru I. Teodor Laskaris ile anlaşma yaparak Ladik, Honas ve bazı kaleleri bırakmayı kabul edip; kaleler teslim edilene kadar I. İzzeddin Keykavus ve I. Alaaddin Keykubad’ı rehin bıraktı. İki kardeş, bir süre İznik de tutsak olarak kalsa da daha sonra Hacib Zekeriya'nın yardımı ile kaçarak Anadolu'ya geçtiler.

Bu sırada Rükneddîn Süleyman Şah’ın çocuk yaştaki oğlu III. Kılıç Arslan (d.1196 - ö.1205) 9.ncu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak 1204 yılında başa geçti. 8 ay kadar başta kaldıktan sonra amcası I. Gıyaseddin Keyhüsrev’e sultanlığı vermek zorunda kaldı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev sultanlığı sırasında I. İzzeddin Keykavus’u 1205 yılında Malatya melikliğine atadı. Kardeşi I. Alaaddin KeykubadTokat Meliki olarak atandı. Babası 1211 yılında Alaşehir Muharebesi'nde ölümü üzerine I. İzzeddin Keykavus 1211'de 11. Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı olarak tahta çıkmıştır.

I. İzzeddin Keykavus babasının ölümü üzerine toplanan devlet erkânı tarafından sultan ilân edildi. Konya’dan Kayseri’ye giden devlet adamları I. İzzeddin Keykavus’a haber gönderip onu da Kayseri’ye davet ettiler. 21 Temmuz 1211 tarihinde yapılan merasimle Selçuklu sultanı ilan edilen I. İzzeddin Keykavus taziye ve tebrikleri kabule başladı. Başkent Konya’ya hareket edeceği sırada Tokat meliki olan kardeşi I. Alaaddin Keykubad’ın ordusu ile Kayseri üzerine yürüdüğünü öğrendi. I. Alaaddin Keykubad babasının ölüm haberini alınca Erzurum meliki olan amcası Tuğrul Şah ile beraber saltanatı ele geçirmek için harekete geçmişti.

Danişmendli Zahireddin ili ve Ermeni kralının da desteğini sağlayarak Kayseri üzerine yürüyen I. Alaeddin Keykubad kardeşini muhasaraya başladı. Zor durumda kalan I. İzzeddin Keykâvûs önde gelen emîrleri Mübarizeddin Çavli, Zeyneddin Basara ve Behram Şah’i yanına çağırıp onların fikirlerini sordu. Müzakereler sırasında Kayseri valisi Celâleddin Kayser müttefikleri birbirlerinden ayırabileceğini söyleyince bu fikir kabul edildi ve vali gece yarısı değerli hediyelerle Ermeni kralının yanına giderek ona şehzadeler arasındaki taht kavgalarına karışmasının kendisine hiçbir çıkar sağlamayacağını bildirdi ve onu ordugâhtan ayrılmaya ikna etti.

Ermeni kralının ayrılmasından sonra Tuğrul Şah da Erzurum’a hareket etti. Bunun üzerine bir durum değerlendirmesi yapan I. Alâeddin Keykubad kuşatmadan vazgeçerek Ankara istikametinde yola koyuldu. Kayseri’de karşılaştığı tehlikeyi bu şekilde atlatan I. İzzeddin Keykâvûs birkaç gün dinlendikten sonra Konya’ya hareket etti ve şehrin ileri gelenleri tarafından törenle karşılandı.

Bu sırada kardeşi I. Alaeddin Keykubad Ankara Kalesi’ne sığındı. Burayı tahkim ettirdi. I. İzzeddin Keykavus tahta çıkar çıkmaz derhal Ankara üzerine yürüme kararı alarak kardeşini bertaraf etmek istedi. Bunun için Konya ovasında ordusunu toplayarak kuşatma araç gereçlerini de götürerek Ankara üzerine bir sefer yaptı ve Ankara kalesini kuşattı. Bu sırada Alâeddin Keykubat Ankara kalesini tahkim ettirip halkın desteğini sağladı. Oldukça müstahkem olan bu kaleyi silah zoruyla alamayacağını anlayan İzzeddin Keykavus, şehrin teslim olmasını bekledi ve kuşatma alanına ileride medreseye çevrilecek olan binalar inşa ettirdi. Askerlerini burada barındırdı ve kalenin dışarı ile bağlantısını kesti.

1212 yılı İlkbaharında başlayan kuşatma 1213 ilkbaharına kadar devam etti ve kalede çıkan kıtlık sebebiyle şehir halkının isteğini kıramayan Alâeddin Keykubat, sultana elçiler gönderdi ve barış istedi. Kale halkına ve kendisine dokunulmaması, malların müsadere edilmemesi koşulu ile teslim oldu ve bir evde hapsedildi. İzzeddin Keykavus sözünde durdu ve kale halkına dokunmadı. Ancak Alâeddin’in yanında yer alan komutan ve beyleri saçlarını tıraşlatıp bir eşeğin sırtına bindirerek şehirde dolaştırarak cezalandırdı. Alaeddin ise Malatya Minşar kalesine gönderildi. Ardından da aynı çevrede bulunan Gezerpit kalesine gönderildi.

I. İzzeddin Keykavus tahta çıktığı sırada devlet yarım düzine devletle tamamen sarılmış durumda idi. Bizans devleti İznik’te devam ediyor, Trabzon’da ise bir Rum devleti bulunuyordu. Kilikya’da Ermeni kontluğu mevcuttu ve zaman zaman Selçuklu topraklarına akınlar yapıyorlardı. Antalya elden çıkmış, Franklar Antalya’ya yardım etmişlerdi. Güneyde Eyyübiler Selçuklularla sınır teşkil ediyordu. Ayrıca Erzurum Selçuklu kolu devletin birliği için tehlike arz etmeye başlamıştı. İşte böyle bir durumda ilk olarak Bizans’tan intikam alması veya Ermeniler ile Antalya Rumlarını cezalandırması beklenen İzzeddin Keykavus, akıllıca bir siyaset izleyerek cezalandırma işini bir kenara bıraktı ve Bizans İmparatoru Laskaris ile bir barış anlaşması imzaladı. Ve ordusuyla beraber Sinop’a hareket etti.

Sinop’un Fethi (1214)

İzzeddin Keykavus saltanatının ilk yıllarında Sinop’a bir sefer düzenlemek için Sivas’a geldi ve burada hazırlıklara başladı. Ancak Sivas’tayken bir haber aldı. Buna göre Trabzon Rum Hükümdarı Kyr Aleksios Sinop ve çevresindeki yerleşimlere saldırı düzenlemiş, Selçuklu topraklarına tecavüzde bulunmuştu. Durumu derhal müşahade eden Sultan, Trabzon’a hücum edilmesi fikrine sıcak bakmadı. Bu sırada uç beylerinden bir haber geldi. Habere göre Kyr Aleksios bir av sırasında uç askerleri tarafından yakalanmış ve esir edilmişti. Bu haber üzerine derhal harekete geçen İzzeddin, Sinop’u kuşattı. Ancak kale teslim olmak istemiyordu. Aleksios’un çabaları da boşa çıktı. Sultan, Kyr Aleksios’a kalenin önünde işkenceler yaptırarak kale halkını teslime zorladı ve sonunda kale teslim alındı. Buna karşılık halka bir anlaşma verildi. Buna göre
1- İmparator serbest bırakılacak,
2- Sinop ve çevresi dışında bütün Canik ülkesi Kyr Aleksios’a bırakılacak,
3- İmparator her yıl 10000 dinar, 5000 at, 2000 sığır, 10000 koyun ve 50 yük hediye gönderecek,
4- Sultan istediği zaman Selçuklu ordusuna asker gönderecekti.
Anlaşma imzalandıktan sonra Aleksios ve Sinop halkının Trabzon’a gönderilmesi kararı alındı. İzzeddin Keykavus ise bir süre şehirde kalarak burayı iskan ettirdi ve kısa sürede İslam beldesi haline getirdi. Daha önce buradan göç etmek durumunda kalan Türkler geri çağrıldı. Aynı zamanda bütün valilere haber göndererek yörelerindeki zenginlerden bazılarının bu şehre gönderilmesini, mallarını satmakta güçlük çekenlere devlet desteği sağlanmasını emretti ve ordusunu dağıtarak Konya’ya döndü.

Antalya’nın Geri Alınması (1216)
Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümüyle durumu fırsat bilen Antalya Rumları silahlanarak şehirde bulunan tüm Türkleri ve idarecileri öldürmüşler ve şehri Kıbrıs Frank krallığına teslim etmişlerdi. Bu dönemde henüz tahta çıkmış olan İzzeddin Keykavus duruma müdahale edemedi ve Antalya kısa süreliğine de olsa Selçukluların elinden çıktı. Ancak; Sinop’u fetheden Sultan, Konya’ya döner dönmez danışma meclisini kurdu ve Antalya’nın cezalandırılması gerektiğini söyledi. Selçukluların hakimiyeti ellerinde tutabilmesi için bu gerekiyordu çünkü Antalya’nın tutumu diğer bağlı şehirlerin de isyan etmesine sebep olabilir, onlara emsal teşkil edebilirdi. Bu amaçla yola çıkan Sultan 1216 yılında Antalya önlerine geldi ve şehri kuşattı. Selçuklu okçuları bu savaşta aktif rol oynadılar ve düşmanın burçlardan dışarı bakmasını dahi önlediler. Aynı şekilde surlara tırmanmak için kullanılan merdivenler de işe yaramıyordu. Bunun üzerine sultan 13 kişinin aynı anda tırmanabileceği büyük merdivenler yaptırdı ve okçuların desteğinde büyük bir taarruz başlatıldı. Bu taarruz karşısında direnemeyen Antalya şehri düştü ve Sultan büyük bir tören ile şehre girerek tahtına oturdu. Şehri ele geçirince halkı cezalandırmayıp yerlerinde tuttu. Ancak şehre çok miktarda Türk yerleştirildi ve müslümanlarla Hıristiyanların mahalleleri birbirinden ayrıldı ve aralarına kapı ve duvarlar örüldü. Bu fetihle Selçuklular hem intikam aldı hem de devlete Akdeniz’de de bir liman kazandırmış oldular ve devleti dışa açma politikasında önemli adımlar atılmış oldu.

İZZEDDİN KEYKAVUS’UN GÜNEY YOLUNU AÇMASI VE KUZEY SURİYE SEFERİ
İzzeddin Keykavus, Sinop ve Antalya şehirlerini alarak devletin denizlere olan kıyılarını tesis etmiş, devleti denizden sarılmış olmakla kurtarmıştı. Şimdi sıra güneyde bulunan ve Selçuklular için tehlike oluşturan devletlere gelmişti. Keykavus ilk seferini Ermeniler üzerine yaptı.
1-Ermeniler Üzerine Sefer (1216-18)
Antalya şehri alındıktan sonra Keykavus Ermeniler üzerine yöneldi. Ordusunu Kayseri’de toplamaya başlayıp burada komutanlarıyla istişarelerde bulundu. Çünkü Ermeniler Selçukluların idari zaaflarında Selçuklu topraklarına saldırıyor, kalelerini alarak yavaştan yayılıyorlardı. Nitekim Alaeddin’in taht mücadelesine karışan Ermeni kontu Leon, para karşılığında bu ittifaktan ayrılmıştı. Ticaret yolları Ermeni tehdidi altındaydı. Buna son vermek isteyen Keykavus, ordusunu hazırladı. Ancak Çukurova’nın iklimi dolayısıyla seferi güzde yapma kararı aldılar. Bu süre zarfından Halep hakimi Melik Zahir ile görüşen Keykavus, Melik Zahir’i yanına almak istiyordu. Ancak Melik Zahir bir yandan Selçuklularla görüşürken bir yandan da Mısır Eyyübi Hükümdarı Melik Adil ve Ermeni kontu Leon’la da ittifak görüşmelerinde bulunuyordu. Keykavus’un tüm çabaları sona ermek üzereyken Selçuklu komutası Nusrateddin, Ermenilerin elinde bulunan Balat şehrini ele geçirdi ve halkını da cezalandırdı. Melik Zahir ise bunu kendi topraklarına saldırı olarak isimlendirdi ve ittifak çabaları sonuçsuz kaldı. Kısa süre sonra da öldü.

Sultan, güz mevsimi geldiği zaman ordusuyla beraber Ermeni ülkesine girdi ve Çinçin kalesini kuşattı. Yoğun saldırılar sonucunda kale halkı Sultan’a teslim oldu ve halka ve mallarına herhangi bir zarar verilmedi. Buradan Kançin kalesine hareket eden Selçuklular bu kaleyi de zorlanmadan ele geçirdiler. Buradan Keban kalesine doğru hareket edildi. Ermeni kontu Leon ise ordusunu hazırlatıp Baron Konstantin komutasında Keban kalesinin yakınlarına gönderdi. Ermeni ordusu bölgede bulunan bir tepeye karargah kurdu. Selçuklular ise henüz bölgeye gelmemişlerdi. Sultan, Behramşah adlı komutanını 2000 kişilik bir birlikle öncü olarak gönderdi. Behramşah Sultan’ın gelmesini beklemeden Ermenilere saldırdı. Ayrıca Ermenilerin yerini Sultan’a bildirdi. Kısa süre sonra Sultan da bölgeye geldi ve hızla Keban kalesini kuşattı. Ancak kale oldukça müstahkem olduğu için kuşatmadan vazgeçip ovaya indi ve Ermenilere saldırdı. Yapılan saldırılarda Behramşah büyük başarılar gösterdi. Öyle ki başkomutan da dahil birçok Ermeni komutanı esir edildi. Ermeni ordusunun büyük bir bölümü de savaş alanında yok edildi. Ertesi sabah Ermeni topraklarına dalan Selçuklular pek çok kaleyi ele geçirdi ve Ermeni yerleşmelerini yağmaladılar. Ermeni kontu müstahkem bir kaleye saklanmıştı. Selçuklular tüm aramalara rağmen Leon’u bulamadı. Ermeni ülkesi yağmalandı ve kış geldiği için ordu Kayseri’ye geri döndürüldü. Sultan kışı Kayseri’de geçirip tekrar Ermeniler üzerine gitmek niyetindeydi ki Ermeni kontu Leon bir mektup yazarak Sultan’dan af diledi. Kendisini kul olarak nitelendirdi ve Sultan’ın gazabını tattığını bildirdi. Selçuklulara asker göndereceğini, vergiyi iki katına çıkaracağını, geçen senenin vergisini de ödeyeceğini, Selçuklulara ve kervanlara saldırmayacağını kabul etti. Buna karşılık Kozan’ın hakimiyeti kendisinde bırakıldı ve vassal olarak kendisine menşur ve ferman gönderildi. Böylece güneyden gelen yol Ermeni tehlikesinden kurtulmuş oldu.

2- Suriye Seferi (1218)
Kuzey Suriye’de bulunan Halep, Şam gibi şehirler hem ticari merkez durumunda bulunuyor hem de Anadolu’dan geçen ticaret yollarının kavşak noktasında bulunuyordu. Bu sebeple Selçuklu sultanlarının her zaman ilgisini çeken bir yer olmuştu. Hatta Süleymanşah ve I. Kılıç Arslan bu yolda hayatını kaybetmiş, diğer sultanların ise böyle bir bölge ile ilgilenecek fırsatı olmamıştı. İzzeddin Keykavus döneminde böyle bir fırsat ortaya çıktı. Devlet hâkimiyetini tesis etmişti ve gücünü koruyordu. Aynı zamanda Halep Eyyübi hakimi Melik Zahir ölmüş, vasiyeti gereği 2 yaşındaki oğlu tahta çıkarılmıştı. Annesi saltanata naiplik ediyor, komutanlar ve devlet ricali yönetimde bulunuyordu. Bu iktidar zafiyetinden faydalanmak isteyen Keykavus derhal Kayseri’de bir danışma meclisi kurdurdu ve Halep’e hücum fikrini açtı. Ancak devlet adamları bunun Selçuklulara yakışmayacağını, yetim bir çocuğun mülküne göz koymamaları, onu korumaları gerektiğini söylediler. Ayrıca onlara göre böyle bir saldırının diğer Eyyübi meliklerini birleştirip Halep’i korumalarına sebep olacağını, Selçukluların yenilmesi halinde kötü bir ünvana sahip olacaklarını söylediler. Bu ailenin her zaman Selçuklulara tabi olduğundan bahsedip asker gönderdiklerinden konu açtılar. Sonra da Melik Adil’e hilat gönderilmesini, hâkimiyeti kabul etmezse üzerine gidilmesini teklif ettiler. Ancak Keykavus bunu kabul etmedi. Bunun üzerine devlet adamları ona uydular. Alınan karar gereği Melik Efdal’e mektup yazıldı ve Selçuklulara destek vermesi halinde tahtına iade edileceğini vaad edildi. Diğer bazı Eyyübi melikleri de zaten Selçuklulara bağlı idi. Sultan her bir komutanına ve bağlı beylere haber gönderdi ve 20 gün içinde kalabalık bir orduyu Elbistan ovasında topladı. Ardından da Suriye üzerine sefer başlattı.

a-Merzban, Ra’ban ve Tell Başir Kalelerinin Fethi
Suriye’ye giren Selçuklu orduları ilk olarak Merzban kalesini kuşattı. Kuşatma iki gün sürdü ve kale rahatlıkla ele geçirildi. Buradan sonra Ra’ban kalesine doğru yol alındı. Bu sırada Melik Efdal kaleyi kuşatmış durumdaydı. Selçuklu kuvvetlerinin de onlara katılmasıyla şehir halkı teslim oldu. Buradan Tell Başir’e hareket eden Sultan, kaleyi kuşattı fakat kale halkı direnerek Selçukluları zor duruma düşürdüler. Bunun üzerine Sultan askerlerine baltalar dağıttırdı ve şehrin dışında bulunan ve halkın geçimini sağlayan ağaçları kestirmeye başladı.

Bunu haber alan şehir halkı derhal komutanları Bedreddin Dilberim’e baskı yaparak teslime zorladılar. Yapılan görüşmeler sonunda sulh kararı alındı. Sultan, Bedreddin’e Huni şehrini ikta olarak verdi. Kale halkına da dokunmadı. Kaleden bol miktarda silah ve gıda ele geçirildi. O kadar çoktu ki Elbistan’dan araba gönderilmesi kararı alındı. Melik Efdal’e ise vaad edilen yerler ikta olarak verildi.

Sultan İzzeddin Keykavus bu seferi esnasında kinine yenik düştü ve Alâeddin Keykubat kendisini kuşattığı esnada kendisine düşmanlık eden Zahireddin İli’nin mezarını aramaya başladı. Zahireddin ili, Keykubat’ın yenilmesiyle Niğde’ye kaçmış, buradan Tell Başir’e gelmiş ve ölmüştü. Keykavus onun mezarını buldurdu ve çürümüş cesedinden kalan kemikleri çıkarttırarak yaktırdı. Küllerini de rüzgârlara savurttu. Böylece Türk ve İslam geleneğinde eşi görülmemiş bir şekilde intikam aldı.

b- Melik Efdal’ın İhaneti ve Halep Sarayının Komplosu
Tell Başir’in fethinden sonra Selçuklu ittifakında ilk çatlamalar başladı. Melik Efdal anlaşma gereğince Tell Başir’in kendisine verilmeyip başka bir şehrin verilmesi sonucu Sultan’a düşmanlık etmeye başladı. Daha önceden derhal Halep’in kuşatılmasını söylemişti. Bu sefer de Menbic’in alınmasının daha önemli olduğunu, bu sayede Halep sarayının güçten düşürüleceğini bildirdi. Bu fikri akıllıca bulan sultan Menbic’e yöneldi ve hiçbir işe yaramayan bu şehri savaşmadan fethetti. Bu olay Eyyübilerin işine yarıyordu. Nitekim Sultan’ın Menbic için ayırdığı zamanda bol miktarda yardım ve destek topladılar. Mısır Eyyübi sultanı, Halep’e bol miktarda yardım gönderdi. Bu sırada Eyyübiler büyük bir komplo hazırlayarak Sultan’ı tuzağa düşürdüler. Selçuklu komutanlarından bazılarını tanıyan bir devlet memurunu Selçuklu komutanlarına yazılmış mektuplar ve gönderilmiş hediyelerle beraber yola çıkardılar. Ancak bu kişi plan gereği hediyeleri bir yere bıraktı ve Selçuklu ordusundaki bazı subaylara sığındı. Subaylar adamı Keykavus’a getirdiler. Yapılan sorguda adam bu hediyelerin ve mektupların Selçuklu komutanlarına olduğunu söyledi. Hediye ve mektupların olduğu yeri bulduran Sultan, kendisine karşı büyük bir ihanetin var olduğu düşüncesine kapıldı. Ancak kimseye bir şey söylemedi ve adamı hapsettirdi. Daha sonra Halep’e doğru ilerledi. Eyyübi ordusu ise hazırlıklarını tamamlamıştı ve Selçukluları bekliyordu. Öncü kuvvetlerin komutanı Behramşah 4000 kadar askerle önden gönderildi. Seyfeddin Ayaba ise 4000 kişilik kuvvetle takviye görevindeydi. Behramşah, ittifaktan ayrılan Melik Efdal’ın kuvvetleriyle karşılaştı ve ordusunu dağıttı. Ancak Melik Efdal, esir aldığı bir Selçuklu askerini konuşturdu ve var olan kuvvetin sadece öncüler olduğunu ve Sultan’ın daha uzakta bulunduğunu haber aldı. Bunun üzerine askerlerini yeniden topladı ve yağma halinde olan Selçuklu öncülerine saldırttı. Selçuklu öncüleri yenildi ve Behramşah da dahil tüm komutanları esir alındı. Seyfeddin Ayaba ise rekabet ve kıskançlık sebebiyle Behramşah’a yardım etmedi.

Öncü kuvvetlerin yenilgisini haber alan Keykavus hızla olay yerine geldi ve Melik Efdal ile karşılaştı. Ancak savaşma hususunda kararsızlık gösterdi ve bilmediğimiz bir sebepten ötürü Elbistan’a geri döndü. Fethedilen yerler ise bir bir Melik Efdal’in eline geçti. Efdal bu yerleri Halep Emiri Melik Aziz’e bıraktı ve muzaffer bir komutan gibi Halep’e girdi. Sultan ise bu olay karşısında son derece sinirlendi. Ele geçirilen kaleleri teslim eden komutanları idam ettirdi. Ayrıca eline geçen mektupları gündeme getirdi. Mektupta ismi geçen tüm komutanları ihanetle suçladı ve hepsini küçük bir kulübeye hapsettirdi. Ardından kulübeyi içindekilerle beraber yaktırdı. Ancak kısa bir süre sonra mektubun sahte olduğunu anladı ve yaptığı cezalandırma için üzüntüye kapıldı. Yakılanların olduğu yere Yakılanlar Mescidi denen bir mescid yaptırdı. Ancak Sultan bunun üzüntüsünü üzerinden atamadı.

KEYKAVUS’UN KOMŞU DEVLETLERLE İLİŞKİLERİ
İzzeddin Keykavus döneminin önemli bir noktası da siyasi ve ekonomik faaliyetlerdir. Bu dönemde Anadolu’nun siyasi bütünlüğü ve ekonomik gelişmesini temel alan bir dış politika izlenmiştir. Bu politikalar Anadolu’nun siyasi ve kültürel gelişiminde yeni bir dönem başlatacaktır. Bu dönemde Bizans imparatorluğu hedef olmaktan çıkmış ve Kıbrıs Krallığı, Venedikliler gibi devletleri temel alan politikalar takip edilmiştir. Bu arada Bizans ile yapılan barış anlaşması da geçerliliğini korumuştur. Kuzeyde ve güneyde önemli liman şehirleri ele geçirilmiş ve Anadolu ticarete açılmıştır. Aynı şekilde Kuzey Suriye’ye de bazı harekatlar yapılmıştır. İslam ülkelerinin üstünlüğü ve cazibesi Keykavus’un gözünü bölgeye çevirmesine sebep olmuştur. Bu bölgenin Anadolu’nun tarihi bir uzantısı olduğu göz önüne alınırsa yapılmaya çalışılan şeyin Anadolu’nun ticari bütünlüğünün sağlanması olduğu söylenebilir.

A-BAĞIMSIZ DEVLETLERLE İLİŞKİLER
1-Selçuklu-İznik Rum Devleti İlişkileri
Alaşehir savaşında Gıyaseddin Keyhüsrev hayatını kaybetmiş, Bizans ile ilişkiler gerginleşmişti. Keykavus tahta geçer geçmez kendisinden bekleneni yapmadı ve kardeşi Keykubat’ı Ankara’da sıkıştırdı. Bu sırada Latinlerle başı dertte olan Laskaris, bir elçi heyetini hediyelerle beraber Konya’ya gönderdi ve barış teklifinde bulundu. Sultan ise teklifi hemen kabul etti ve iki ülke arasında maddelerini bilmediğimiz bir anlaşma imzalandı. Anlaşma gereğince Laskaris, şehit sultanın Alaşehir’de müslümna mezarlığında gömülmüş olan naşını iade etti. Ayrıca var olan sınırları koruma sözü vererek savaş tazminatı olarak 20000 altın hediye gönderdi. Gıyaseddin’in naşı taşındı ve Konya’da yeniden defnedildi. Bu anlaşma ile Selçukluların Batıya yayılma politikası sona ermiş oldu. Bundan sonra Bizans ile uğraşma görevi uçlarda bulunan beylere aitti.

2-Selçuklu-Abbasi İlişkileri
Abbasi halifesi Nasır li Dinillah, halefinden devraldığı fütüvvet teşkilatını ihya etti ve İslam ülkeleri arasında yayılmasını sağladı. Bununla hedeflediği şey farklı fikri ve dini gurupları tek bir teşkilatta birleştirip aralarındaki ihtilafları sona erdirmek ve kaybolmuş otoritesini yeniden tesis etmekti. Bu amaçla pek çok önemli şahıs ve hükümdar fütüvvet teşkilatına girdi. Keykavus da Eyyübi Meliki Eşref’in Fütüvvete katıldığını duyunca Hocası Mecdüddin İshak’ı Bağdat’a halifenin yanına gönderdi ve hem hükümdarlığını onaylattı hem de fütüvvete katıldı. Halife ise bir fütüvvetname hazırlattı ve Fütüvvet sembolü şalvar ile beraber Sultan’a gönderdi. Fütüvvet nizamnamesini ise Sühreverdi hazırladı. Konya’da yapılan törenlerle Selçuklu devlet ricali de fütüvvete katıldılar. Böylece Fütüvvet teşkilatı Anadolu’ya girdi ve hızla yayılıp başkalaşarak Anadolu’ya has bir Ahilik teşkilatı halini aldı.

3-Selçuklu-Kıbrıs Frank İlişkileri
Haçlı seferleri sırasında Aslan Yürekli Richard, Kıbrıs adasını Bizanslıların elinden aldı ve bir süre sonra Guy de Lusinian adaya hâkim olarak 350 yıl sürecek Kıbrıs Frank Krallığını kurdu. Kıbrıs krallığı ticari ilişkileri kullanarak Akdeniz’in en önemli antreposu haline geldi ve strateji öneme sahip oldu. Birçok koloniye sahip olan Kıbrıs’ta iler düzeyde bir ticari ortam tesis edilmişti. Yiyecek ihtiyaçlarını Anadolu’dan karşılayan Kıbrıs Frankları, Sultan isyancı Antalya’yı kuşattığı zaman Rumlara yardım etmediler. Çünkü bunu yaptıkları takdirde Selçuklular yenilebilir, Anadolu ile ticari ilişkileri zarar görebilirdi. Antalya Selçukluların eline geçince Selçuklular ile Franklar arasında siyasi ve ticari ilişkiler kuruldu. Franklar Sultan’a 3 mektup gönderdi. Selçuklu baş danışmanı bir mektup, Selçuklu Sultanı Keykavus ise bir mektup yolladı ve toplamda beş mektup yazıldı. İki devlet arasında ticari işbirliği anlaşmaları imzalandı. Buna göre Selçuklu-Kıbrıs arasında tüccarlar serbest ticaret yapacak ve vergiler belirlenen şeklin dışına çıkmayacak, kaza yapan ticari gemilerin malları iade edilecek, bir devletin sınırlarında ölen tüccarın malları muhafaza edilip iade edilecek, korsanlardan kaçan gemiler sığındıkları limanda muhafaza edilip iade edilecek ve bu anlaşma 3 yıl sürecekti.

4-Selçuklu-Eyyübi İlişkileri
Keykavus dönemi Eyyübi ilişkileri Ankara kuşatması sırasında başladı. Keykubat’ın arayı bulması için Melik Eşref’e başvurmasıyla Melik Eşref arayı bulmak için bir elçi gönderdi. Amacı Selçukluların iç işlerine müdahil olmaktı. Ancak Keykavus bunu reddederek iç işlerine müdahale olarak isimlendirdi. Daha sonra Ermeni seferi sırasında iki ülke arasında ilişkiler kuruldu. Keykavus, Halep Emiri Melik Zahir’e ittifak teklif etti ancak uzun süren görüşmeler sonucunda Melik Zahir herhangi bir anlaşmaya uymamayı tercih etti.

B- TABİ DEVLETLERLE İLİŞKİLER
Selçuklu devletinin Türk adetleri gereğince pek çok tabi devleti vardı. Bunlardan en önemlileri Trabzon Rum Devleti ve Ermeni Kontluğuydu. Bundan başka pek çok şehir ve bölge hakimi de Selçuklulara tabi idi.

1- Selçuklu-Trabzon Rum İlişkileri
Selçuklularla Trabzon Rumlarının ilişkileri Sinop’un fethi esnasında başladı. Sinop’u fethe hazırlanan Keykavus, bölgede faaliyet gösteren Kyr Aleksios esir alındı. Sultan Sinop’un fethetti ve Aleksios’u vassalı haline getirdi ve ülkesine gönderdi. Ayrıca ona hilatler de vererek vassallığını onaylamış oldu. Bundan sonra Rumlar Selçuklulara yılık vergi öderken asker göndermeye de razı oldular.

2- Selçuklu Ermeni İlişkileri
Keykavus döneminde evvelden beri vassal olan Ermenilerle ilişkiler savaş şeklinde gelişti ve Kral Leon yeniden Selçukluların yüksek hakimiyetini tanımak zorunda kaldı.

I. İZZEDDİN KEYKAVUS’UN ŞAHSİYETİ VE TARİHİ ROLÜ
1- Fiziki Yapısı
Keykavus çocukluğundan beri dikkat çekici bir güzelliğe sahipti. Altı dilimli elbiseler ve saltanat külahı giyiyordu.

2- Karakteri
Keykavus son derece hassas ve duygulu bir insandı. Vefalı ve cömertti. Adının ölümsüzleştirilmesinden hoşlanırdı. Otoritesinde engel tanımaz bir kişiydi. Kindar ve şüpheci bir yapıya sahipti. Batıl inançları vardı ve vehimli bir insandı.

3-Devlet ve Siyaset adamı Özellikleri
Sultan siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda son derece başarılıydı. Ekonomik açıdan Anadolu’yu kalkındırmaya çalışıyor, bunun alt yapısını oluşturuyordu. Kısa saltanatı zamanında 10 büyük eser inşa ettirdi.

4-Liderlik ve Komutanlık Özellikleri
Demokrat ruhlu bir insandı. Danışmaktan hoşlanıyor, buna göre hareket ediyordu. Tören ve gösterişlere meraklıydı. İradeli, kararlı ve cesur bir insandı. İyi bir başkomutandı ve ordusunu çok iyi idare edebiliyordu. Ordunun maneviyatını yükseltmeyi ve düşmanın maneviyatını düşürmeyi çok iyi biliyordu.

5-Kültür Cephesi
Sultan çok iyi eğitim almıştı, şair ve yüksek kültürlü bir adamdı. İlme ve alimlere değer veriyor, ilme yeni bir ivme kazandırıyordu. Kültürel faaliyetlere önem veriyor, cami, mescid ve medreseler inşa ettirerek ilmi yayıyordu.

I. İzzeddin Keykavus, 1211 – 1220 yılları arasında hüküm sürmüştür. Onun zamanında Sinop’ta Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk tersanesi kuruldu.

I. İzzeddin Keykavus, ikinci kez Halep üzerine sefer hazırlığı yaptığı sırada vereme yakalandı. Hastalığı artan Sultan, hekimlerin tavsiyesine uyularak havasının ve suyunun iyi geleceği ümidiyle Malatya yakınında Viranşehir'e götürüldü. Çok göçmeden orada öldü.

I. İzzeddin Keykavus, 7 Ocak 1220 tarihinde Viranşehir’da 40 yaşında ölmüştür. Cenazesi sağlığında Sivas'ta 1217 yılında yaptırdığı Darüşşifa'daki türbesine gömüldü.

Ölümüyle yerine Gezerpit kalesinde tutuklu bulunan kardeşi I. Alaaddin Keykubad Sultan oldu.

Kaynak:Biyografi.info

I. İzzeddin Keykavus için yapılan aramalar

I. İzzeddin Keykavus, I. İzzeddin Keykavus biyografi, I. İzzeddin Keykavus hayatı, I. İzzeddin Keykavus özgeçmişi, I. İzzeddin Keykavus hakkında, I. İzzeddin Keykavus doğum yeri, I. İzzeddin Keykavus fotoğraf, I. İzzeddin Keykavus video, I. İzzeddin Keykavus resim, I. İzzeddin Keykavus kimdir?, I. İzzeddin Keykavus kaç yaşında?, I. İzzeddin Keykavus nereli, I. İzzeddin Keykavus memleketi