FB TW PIN NWS

Fecr-i Ati

Fecr-i Ati

Fecr-i Ati Topluluğu (1909 – 1912)

Fecr-i Ati bir Türk edebi akımıdır.Akımın temelinde eskiyi yıkmak ve yerine yeniyi yani o günkü anlamıyla batılı düşünce sisteminden kaynaklanan felsefi edebiyata uygulamayı amaç edinmişlerdir.Fecr-i ati`nin kelime anlamı "geleceğin aydınlığı" demektir.

1901’de Servetifünûn Topluluğunun dağılmasından sonra edebiyat dünyasında bir boşluk oluştu. Bazı genç sanatçılar, bir edebi topluluk oluşturmak için bir araya geldi. Bu gençler, Fecriati Topluluğu adı altında toplandılar. Sanat görüşlerini bir beyanname ile ortaya koydular. Topluluğa ad olarak sunulan “Sinâ-yı Emel” (ideal zirvesi) beğenilmeyerek Faik Ali’nin teklif ettiği Fecriati (geleceğin aydınlığı) ismi kabul edilmiş, Faik Ali başkanlığa seçilmiştir.

1909’da Hilal gazetesi matbaasında toplanan genç sanatçılar Fecr-i Ati’yi (Geleceğin Şafağı) kurarlar.

24 Şubat 1909'da sanat anlayışlarını, amaç ve ilkelerini bir bildiriyle açıklayan topluluk şu adlardan oluşmuştur: Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir, Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih Devrim, Ali Canip Yöntem, Ali Süha Delilbaşı, Faik Ali Ozansoy, Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Behçet Yazar, Mehmet Rüştü, Fuat Köprülü, Müfit Ratip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İbrahim Alaettin Gövsa. Bu üyelerden kimileri anlaşmazlık ya da başka nedenlerle topluluktan ayrılmışlardır. 1912 sonlarında dağılan topluluğa önce simgesel olarak Faik Ali, sonra sırasıyla, Fazıl Ahmet, Hamdullah Suphi ve Celal Sahir başkanlık etmişlerdir.

Babıali'deki Hilal basımevinin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali'nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı, yayımladıkları bildiride yer alan şu düşüncede odaklaşır: "Sanat şahsi ve muhteremdir." Örnek olarak da şiirde simgeciler, öykü ve romanda Guy de Maupassant, tiyatroda Henrik Ibsen alınır.

Ama Fecr-i Aticiler, kurumlaşmak isterken gözettikleri, yazının ve topumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçiremediler. Edebiyat-ı Cedide`ye karşı olmakla birlikte ne tepkilerini açık seçik ortaya koyabildiler, ne de özellikle dil açısından ondan kopabildiler. Üstelik her fırsatta tersini belirtmelerine karşın Edebiyat-ı Cedide`nin süreği sayıldılar. Bir dergi çıkaramamaları ve başlangıçta Servet`i-Fünun dergisi çevresinde toplanmaları da buna yol açtı.

Meşrutiyet`le gelen görece özgürlük ortamından yararlanarak çıkarılmış değişik eğilimlerdeki dergilerde yazmaları ise dağınıklık getirdi. Ayrıca, "sanat şahsi ve muhteremdir" ilkesini, herkesin ayrı ayrı görüşlere sahip olması, sanatı değişik biçimlerde anlaması olarak yorumlamaları bu dağınıklığı çabuklaştırdı. Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçülerinde birleşmeyi değil, bireysel özgürlüğü ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savunuyorlardı. Her biri yalnız kendi duyuşuna, kendi beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içindeydi.

Bu durumun, Fecr-i Ati`nin bir yazın akımı değil, birbirlerine arkadaşlık duygularıyla bağlı genç sanatçıların oluşturduğu bir topluluk olduğunu gösterdiği savlanır. Nitekim, her biri sanatını bir başka yolda geliştirecek, değişen toplum koşullarında değişik sanat anlayışlarına varacaktır.


Şu sanatçılar Fecriati Topluluğu dağıldıktan sonra Milli Edebiyat hareketine katılmıştır: Mehmet Fuat Köprülü, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ali Canip Yöntem, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Şahabettin Süleyman.


Fecr-i Ati Edebiyatının Genel Özellikleri:

Servet-i Fünun dergisinde 1910’da bir bildiri yayımlayarak kendilerini kamuoyuna duyuran bir edebiyat topluluğudur.
Edebiyatımızda bildiri (beyanname, manifesto) yayımlayan ilk topluluktur, daha sonra Yedi Meşaleciler ve Garipçiler de bildiri yayımlamışlardır.
Topluluk üyeleri edebiyatta yenilikler yapma amacını taşımışlardır.
Fecr-i Aticiler “Sanat şahsi ve muhteremdir.” görüşünü savunmuşlardır.
Fransız edebiyatını örnek aldılar.
Servetifünûn’a tepki olarak ortaya çıkmışlar, onları yeteri kadar Batı yanlısı olamamakla suçlamışlardır fakat eleştirdikleri Servetifünûn’dan öteye gidememişlerdir.
Sanat anlayışları, dil ve üslup yönünden Servetifünûn’a benzer.
Şiirlerinde ağır, süslü bir dil kullanmışlardır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalara sıkça yer vermişlerdir.
Türk edebiyatına herhangi bir yenilik getirememişlerdir.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmışlardır.
Serbest müstezat nazım biçimini geliştirerek kullanmışlardır.
Aşk ve tabiat, şiirlerinde işledikleri başlıca konulardır.
Aşk teması, romantik ve duygusal özellik taşır. Doğa tasvirleri gerçekten uzaktır.
Şiirlerinde kişilerin psikolojik sorunlarına yer verdiler.
Sanatlı söyleyişlere ve imgelere sıkça yer vermişlerdir.
Düz yazı alanında önemli bir varlık gösteremeyen Fecriati sanatçıları, topluluk dağıldıktan sonra çeşitli alanlarda başarılı örnekler vermişlerdir.
Topluluk üyeleri şiirde sembolizm, parnasizm ile empresyonizmden; roman ve hikâyede realizm ile natüralizmden etkilenmişlerdir.
Fecr-i Ati bir bakıma Servet-i Fünun’la Milli Edebiyat arasında bir köprü işlevi görmüştür.
Bu dönem sanatçıları tiyatro türüne pek önem vermemişlerdir.
Batı’yla sanat bakımından daha güçlü ilişkiler kurmayı, halkın sanat kültürünü geliştirmek için halka konferanslar vermeyi, sanatı ileriye taşımayı amaçlamışlar; ama kısa sürede dağılan etkisiz bir topluluk olmuşlardır.
Fecr-i Aticilerin çoğu Milli Edebiyat akımına katılmış; bu dönem bir tek Ahmet Haşim’le anılır olmuştur.
Sanat anlayışlarında bir bütünlük olmadığı için Fecriati Topluluğu kısa süre içinde dağılmıştır.