Adnan Polat: 'Saracoğlu en az 5 maç kapatılmalı'
2006-12-05
Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat, dün Mecidiyeköy’deki kulüp binasında bir basın toplantısı düzenledi ve 3 Aralık’ta Fenerbahçe ile oynanan derbi maç hakkında değerlendirmeler yaptı.
Adnan Polat’ın konuşmasını tam metin halinde yayınlıyoruz.
“Fenerbahçe-Galatasaray derbisiyle ilgili herkes kendi penceresinden bakıp değerlendirme yapıyor. Bizim buradan ayrılıp Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na gitmemiz, beklenen, olağan bir yolculuk oldu. Stada girdikten sonra da maç başlayana kadar ben dışarıya çıkmadım. Maç öncesi Emniyet Müdürlüğü yöneticileri, daha yapıcı olmamızı rica ettiler. Biz de azami dikkati gösterdik. Polis memurlarının işini kolaylaştırmaya çalıştık. Ama ısrarla, geçen seneden beri valiliğimize yaptığımız müracatlarda, 'Taraftarımızı stada toplu halde götürelim, burada Mecidiyeköy’de toplanılsın. Kapılar açılmadan bir saat önce onları stada sokalım. Maç bittikten sonra toplu olarak götürelim' dedik. Zaten o stada girecek 7-8 güzergah var. Kadıköy’e farklı noktalardan gelen Galatasaray taraftarlarının, Fenerbahçeliler tarafından etrafının sarıldığı, dövüldükleri, her türlü tacize uğradığı, bunun da emniyetin işlerini daha da zora soktuğunu defalarca anlatmamıza rağmen maalesef kabul ettiremedik vilayete.
Neticede de bizim bulunduğumuz yerden pek farkına varmamamıza rağmen, Galatasaray taraftarları maça girişte, maç esnasında üzerlerine hem sis hem ses bombalarının, biber gazlarının atılması, her türlü yabancı malzemenin atılması, çıktıktan sonra Fenerbahçeliler tarafından etrafları çevrilip dövülmelerine kadar her türlü rezalet yaşanmış orada. Biz bunu sonradan öğreniyoruz. Elimizden geldiği kadar kavgasız gürültüsüz, centilmence bir maç geçmesi için uğraştık. Ama maalesef bütün resim ortada.
Stada girdikten sonra İstiklal Marşı’ndan sonra, maçtan bir dakika önce tribünlere çıktım. O ana kadar stadın içinde olan olayların hiçbirini görmedim açıkçası. Daha sonra öğrendim. Galatasaraylı futbolculara, özellikle kalecimiz Mondragon’a, ısınmak için sahaya çıktıklarında birçok yabancı malzemenin atıldığını, vücudunun değişik taraflarına da bunların çarptığını öğrendik.
“Hakem raporunda yabancı maddeler yer alacak mı?”
Beni en çok hayrete düşüren, hakem Selçuk Dereli’nin – bilmiyorum raporunda yer verme cesaretini gösterecek mi? – sahaya çıktığında birçok yabancı malzemenin atılması. Hakem raporunu merak ediyorum. Acaba bunlar raporda yer alacak mı?
Maç esnasında benim önümdeki taraftarlar, aşağı yukarı 90 dakika boyunca kol saatlerini çıkarıp devamlı bana bağırdıkları için stadın içinde olan tezahüratları da açıkçası duyamadım. Zaten 90 dakika o taraftar kitlesi maçı seyretmedi, sadece dönüp bana bağırdı. Orada münferit bir-iki küfür vardı ama toplu şekilde o bin kişi küfür etmedi. Ama sonradan öğreniyorum ki stadın içinde toplu halde küfürler edilmiş.
Futbolcularımıza korner ve taç sırasında - hepinizin izlediği gibi - her türlü yabancı malzemenin atıldığını ve onların görevlerini sağlıklı yapmalarının engellendiğini siz de tespit ettiniz.
Fakat en kötüsü, Mondragon’a atılan ses bombası. Bir ara Fatih Gökşen, beni ikaz etti. Mondragon yerden kalkmasaydı takımı sahadan çekmeyi düşündük. Çünkü teknik direktörümüzün kafası yarılmış, kalecimize ses bombası atılmış. Ki maçtan sonra soyunma odasına gittiğimde Mondragon’un kulakları hala duymuyordu. Selçuk Dereli her ne kadar ‘Ben konuştum, Mondragon’un kulakları duyuyordu’ dese de hepimiz, artık sokaktaki çocuk bile biliyor ki kulak, insanın denge organıdır. Kulağında herhangi bir arıza olan insan, ayakta duramaz. Mondragon’un maçtan sonra kulakları tedavi ediliyordu. Şu anda da Florya’da tedavisi devam ediyor.
“Nihat Özdemir’in senaryosu tuttu”
Bu şartlarda Selçuk Dereli’nin, maçın devam etmesine göz yummasına anlam veremiyorum. Ama iş şuna geliyor: Sayın Nihat Özdemir’in Trabzonspor maçı öncesi hakemlerle ilgili verdiği beyanat, ortaya koyduğu senaryo, bence tuttu. Çünkü Fenerbahçe, hem Trabzon’da görmesi gereken kırmızı kartları görmedi. Hem Fenerbahçe-Galatasaray maçında atılması gereken oyuncular atılmadı. Ve penaltımızı – ki bütün kamuoyu, canlı yayınlarda herkes, aynı fikirde birleşti – vermedi.
Beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü Selçuk Dereli’yi ben 1. sınıf hakem olarak görüyordum. Ama Fenerbahçe Stadı’nda, Fenerbahçe taraftarından korktu. Ve Galatasaray’ın burada 3 puan kaybetmesine neden oldu. Maçın kaderini değiştirdi. Belki de ligin kaderini değiştirdi. Hakem açısından büyük hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.
Geçen seneden farklı olarak bu sene 12 yöneticimizle Fenerbahçe Stadı’na gittik. Gittikten sonra da VIP Salonu’nda tek tek Fenerbahçeli yöneticiler gelip ‘Hoşgeldiniz’ dediler. Bir müddet oturup sohbet ettik. Geçen seneden farklı olan taraf buydu.
Ve geçen seneden farklı olan bir taraf daha vardı. Geçen sefer soyunma odası koridorlarında oyuncularımızı dövmüşlerdi. Bu sefer alenen sahanın içinde dövdüler. Kafalarını yardılar. İşte, kulaklarını sağır ettiler. Geçen seneden bana göre fark buydu.
Biz tabii Galatasaray ile Fenerbahçe’nin beraberce, ahenk içinde, dostane maçlar ortaya koyması halinde Türk futbolunun da sahadaki şiddetin dışına taşınabileceğini düşünüyoruz. Ama maalesef bir türlü bu gerçekleşemiyor.
Genelinde bizim için bu maçın tek olumlu yanı, Fenerbahçeli yöneticilerin bize centilmence davranmalarıydı. Tabii Aziz Bey’in, hiçbir şekilde, hiçbir yöneticimize bir misafirperverlik göstermediğini burada ilave etmek istiyorum.
Ancak genel olarak baktığımız vakit, ligde ilk yarının bitmesine bir hafta kala, takımların kaçar puan kaybettiğini gördünüz. İkinci yarıda da puan kayıpları olacak. Biz 7 puanın kapatılacağına inanıyoruz. Fenerbahçe büyük bir camia, büyük bir kulüp ve çok büyük futbolcuları var. Ama çok büyük bir takım olduklarını söyleyemem. Dünkü maçın geneline baktığınız vakit, bu neticeye ulaşabilirsiniz. Ben hala Galatasaray’ın, bu senenin en büyük şampiyon adayı olduğunu düşünüyorum. Ve son dakikaya kadar da şampiyonluk mücadelesini sürdüreceğini düşünüyorum.”
Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat, 3 Aralık’ta oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçını değerlendirdikten sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“En az 5 maç ceza gelmeli”
Derbideki olaylardan dolayı Fenerbahçe’ye nasıl bir ceza verilmesini bekliyorsunuz?
“Hakem camiası, Fenerbahçe’den ciddi etkilenmiş vaziyette. Dilerim ki Federasyon’un ilgili kurulları, Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu, aynı şekilde etkilenmez. Çünkü bu yaşanan olaylara - ki bütün dünya izledi - baktığınız vakit en az 5 maç ceza gelmesi lazım. Ama bunu zaman içinde göreceğiz. Bunun takipçisi olacağız. Disiplin Kurulu’nun ne kadar Fenerbahçe’den korktuğunu ya da korkmadığını, veya yönetmelikler çerçevesinde hangi kararlar alması gerektiğini ve neler alacağını hep birlikte izleyeceğiz. Bizim beklentimiz, Fenerbahçe Stadı’nın 5 maç kapatılması şeklinde olacak. Aynı olaylar, bir UEFA Kupası, bir Şampiyonlar Ligi maçında olsa en az bu boyutta bir ceza alırlardı. Ama o maçlarda Fenerbahçe taraftarı biliyor ki ciddi cezalar alacaklar, sahaya tek bir pet şişe bile atmıyorlar. Burada Futbol Federasyonu’nun en fazla bağıran çağıran, tehdit edene pabuç bırakıp bırakmayacağını göreceğiz.”
Maçtan sonra Fenerbahçe taraftarının çok centilmence davrandığını söylediniz. Bugünkü açıklamanız taraftar baskısını azaltmak için mi?
Hayır. Konuşmamın başında dedim ki ben, maç başlamadan bir dakika önce tribüne girdim. Bulunduğum yerde de önümdeki bine yakın Fenerbahçeli’nin devamlı benimle uğraşmasından dolayı dışarıdaki tezahüratı da duyamadım. Yine de şöyle bakmak lazım olaya. 50 bin Fenerbahçeli taraftarın olduğu yerde muhakkak ki oradaki bütün olayın gidişatını aksatan 50-100 serseri dedim. Belki bu, 500, 1000, iki bin tanedir. İşin bütün dengeyi bozan bunlar. Fenerbahçe taraftarının içinde de doğru dürüst insanlar vardır muhakkak. Ve bunların da büyük bir çoğunluk olduğuna inanıyorum. Orada bir kitlenin yaptıklarından dolayı, herkesi de suçlamak istemiyorum. Ancak maçtan sonra özellikle televizyonda olayları izlediğim vakit hayretler içinde kaldım. Çünkü biz bulunduğumuz yerden demek hiçbir şeyi görmemişiz. Ben neticede orada görebildiğim ve duyabildiğim kadarıyla ilgili yorum yaptım. Ama olanları televizyonda izledikten sonra büyük hayal kırıklığına uğradım. Çünkü en azından biz artık kavgasız, gürültüsüz spor müsabakası yapmak istiyoruz. Savaş yapmak istemiyoruz.
Galatasaray’ın Kadıköy’deki her maçında bunlar yaşanıyor. Galatasaray mı derdini iyi anlatamıyor, Federasyon mu önlem alamıyor?
Fenerbahçe yönetimi herhalde bunları kasıtlı olarak yapmıyor. Her taraftar kitlesinin içinde, sayıları belki birkaç binle ifade edilecek fanatik gruplar var. Maalesef bunlar, futbolun canına okuyor. Bugün de bunları ifade ediyorum. Daha nasıl anlatacağız ki? Yazılı olarak şikayette bulunuyoruz. Medyaya her türlü açıklamayı yapıyoruz. Yalnız burada, spor medyasını da açıkçası kınıyorum, eleştiriyorum. Çünkü dünkü maçla ilgili bugün baktığım vakit yorumlarda, Galatasaray’la yapılanlarla ilgili tek kelime etmeyen birçok insan var. Sanki Fenerbahçe çok iyi oynamış, bileğinin hakkıyla, olaysız kazanmış gibi ifadeler, haberler ve yorumlar görüyoruz. Ben ayıplıyorum onları, doğruları yazmadıkları için.
Fenerbahçe için ceza beklentinizi söylediniz. Bunun gerçekleşmemesi durumunda Galatasaray’ın tepkisi ne olur?
Biz de Federasyon’a gerekli tepkiyi koyacağız. Bizim bütün derdimiz, Türk futbolu kavgasız, gürültüsüz, fair play ruhu içinde bir yarışma şeklinde olsun. Bunu da Futbol Federasyonumuz düzenlesin. Ama böyle olmazsa, en çok bağıran, en çok taciz eden kazanıyorsa, eğer yöntemler oysa, biz de o yöntemlere döneriz. O yöntemleri kullanmayı da çok iyi bildiğimizi söyleyebilirim.
Mondragon’a atılan ses bombasından sonra takımı neden sahadan çekmediniz?
Mondragon’un kalkıp oyuna devam edeceğini gördükten sonra olayları daha da büyük boyutlara ulaştırmamak için çekmedik. Biz Galatasaray olarak, son noktaya kadar mücadelemizi yaparız. Artık gidecek bir nokta kalmadığı takdirde takımı çekmemiz söz konusuydu. Eğer Erik Gerets, kafası yarıldıktan sonra o kulübeden gitseydi veya Mondragon yerden kalkamasaydı, o zaman çekerdik takımı sahadan.
Galatasaray’ın verilmeyen penaltısı konusunda herkes birleşti. Maça etki edecek hakem hataları göze çarptı. Bu konuda Selçuk Dereli’nin dinlendirilmesi gibi bir talebiniz var mı MHK’den?
Muhakkak ki takip edeceğiz. Ama biz henüz ilgili arkadaşlarımızla değerlendirme de yapmadık. Fakat biz, Galatasaray’ın hak ve menfaatlerinin takipçisi olacağız. Açıkçası Selçuk Dereli hakkında hayal kırıklığına uğradığım için üzülüyorum. Çünkü çok daha iyi bir performans beklediğim bir hakemdi.
Sayın Nihat Özdemir de maçtan sonra taraftarlarının çok centilmen olduğunu söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taraftarın içinde centilmen olan da var olmayan da... Ama Nihat Bey’i tabii ki kendi taraftarının tezahüratı rahatsız etmemiştir. Rahatsız etmemesini de doğal karşılıyorum. O tabii stadın her tarafındaydı. Ne olduğunu daha iyi gördü. Yorumlarıyla statta olanları kıyasladığınız vakit, onun da taraflı beyanat vermiş olduğu açık açık ortada.
Sayın Nihat Özdemir, taraftarlarını ‘örnek’ diye niteledi. Gelecek maçlarda Galatasaray taraftarı nasıl bir örnek alabilir kendisine?
Galatasaray taraftarı, Galatasaray taraftarı gibi hareket edecektir. Fenerbahçe takımını, Fenerbahçe yönetimini bizler, en uygun, en misafirperver şekilde burada ağırlayacağız. Biz yapacağımız taşkınlıklarla değil, oynayacağımız futbolla onlara ders vereceğiz.
“Bazı Fenerbahçe taraftarları bana sürekli saatlerini gösterdiler”
Sayın Aziz Yıldırım, Mondragon yere düşünce Murat Özaydınlı’yı tribünlere hakim olması için sahaya göndermiş. Doğru mu bu?
Bilemiyorum. Biz Aziz Bey’le tek kelime konuşmadık. Zaten ben geldiğimde oturuyordu. Aramızda da Federasyon İkinci Başkanı vardı. Ne yapıp ne ettiğini de görmedim açıkçası. Ama zaman zaman taraftarlarına sakin olmaları için telkinde bulunuyordu. Çünkü bu 20:45 olayı, zihinlerde epey yer etmiş. Binden fazla Fenerbahçeli, saatlerini çıkarmış bana gösterip bağırıyorlardı. 90 dakika maçı bırakıp benimle ilgilendiler, sağolsunlar.
Bu olaylar nereye kadar devam edecek?
Biz Galatasaray olarak düşmanlık beslemiyoruz. Biz Fenerbahçe’yi ciddi bir rakip olarak görüyoruz ve o anlamda değerlendiriyoruz. Fenerbahçe’nin de aynı yaklaşım içinde olmasını bekliyoruz. Ben eminim ki sağduyusu olan her insan, aynı yaklaşım içindedir. Ama maalesef, çorbanın içine düşen sinek nasıl bütün çorbayı bozuyorsa, dünkü maçta olduğu gibi, sayılarının kaç olduğunu bilmediğim bir kitle, oradaki bütün atmosferi ortadan kaldırdı. Fiziki tacizden tutun da aklınıza gelecek her türlü şeyi yaptılar. 50 bin kişide 5 bin kişi bile olsa idam etmemek lazım. Hepimiz uğraşacağız. Federasyon’un da uğraşması lazım. Kurallarda taviz vermemesi lazım. Hata yapanın kafasının kopartılması lazım. Tek doğru yol bu bence. Fenerbahçe Stadı’na verilecek ceza da bunun ilk örneği olmalı.
Sahada iki ayrı Galatasaray vardı. İstikrarsızlık konusunda bir icraatınız olacak mı?
Orada büyük bir seyirci baskısı altında Galatasaray, golleri yiyene kadar oyunu kontrol altında tuttu bence. Fakat yediğimiz iki golde de pozisyon olmadan gol oldu. Hele ikinci gol evlere şenlik. Fenerbahçe, pozisyon bulmadan iki gol buldu. Birinci yarı iki gol pozisyonumuz vardı. Özellikle Ümit’in atması gerekirdi. Oyunu çevirebilirdi. İkinci yarı daha da çok pozisyon bulduk ama son vuruşları yapamadık. Ama burada tekrar ediyorum, maçın kaderini hakem değiştirdi. Özellikle Lugano’ya sarı kart vereceği nokta çok kritikti. Skor 2-1’ken Fenerbahçe’nin 10 kişi kalması halinde maç çok değişirdi. Dediğim gibi, taraftardan korktu ve kuralları uygulayamadı.
Geçen hafta Fenerbahçe hakkında ortaya şike iddiaları atıldı. Sizce Aziz Yıldırım, derbi öncesi sizi işaret ederek gerilimi artırdı mı?
Şike iddialarının olduğu 2000-2001 döneminde ben futbolun içinde değildim. Ve bu itirafçı olarak Star’da çıkan kişinin varlığından bile haberdar değildim. Hayatımda bu kişiyi ilk defa gördüm. Herhangi düz veya dolaylı iletişimimiz de olmadı. Buna rağmen Fenerbahçe’nin Sayın Başkanı’nın komplo diye açıklama yapmasını, sonra da benim ismimi açık açık söylemeyip Fenerbahçe yanlısı spor basınına sızdırmasını ayıplıyorum. Ben beklerdim ki böyle iddiaları varsa çıkıp, açıkça, erkekçe, mertçe, “Federasyon ve Adnan Polat bunu tezgahlamıştır” diyebilme cesaretini göstersinler. Ama Bizans entrikası yöntemini seçmesini ben, Fenerbahçe Yönetim Kurulu Başkanı’na yakıştıramıyorum.
Şike iddialarının doğru olma ihtimali ne sizce?
Onu bilemiyorum. Herkes gibi televizyonda ben de izledim. ‘İtirafçı’nın çok fazla güven vermeyen bir kişi olduğu, benim şahsi tesbitim. Ama beni en çok şaşırtan, telefon bağlantılarında görüştüğü kişilerden birinin bile çıkıp da bu kişiye sert bir tepki koymaması! Yani böyle bir olay olsa, hiç alakası olmayan bir adamı arasanız, “Kardeşim sen ne parasından bahsediyorsun?” vs. bir tepki almadı. Bu da herkesin kafasında çok büyük bir soru işareti bıraktı. Ama şimdi bu konu yargıya intikal etmiş vaziyette. Burada daha fazla bir şey konuşmanın doğru olacağı düşüncesinde değilim.
“Gerets’le ilgili bir şey konuşmadık”
Erik Gerets’i istemediğiniz söyleniyor. Teknik direktörün durumu ne olacak?
Bu konuyu yönetim kurulu olarak tartışmaya açmış değiliz. Yani hocamızın sözleşmesini uzatalım mı, devre arası gönderelim mi, kalsın mı? Biz yönetim kurulu olarak teknik direktör değerlendirmesini masaya yatırmadık. Masaya yatırılmamış bir konu üzerinde şu anda size bir şey söyleyemiyorum. Erik Gerets’in şu anda sözleşmesi var. Ve sözleşmesi gereği de Galatasaray takımının başında işini yapıyor.
Adnan Polat’ın konuşmasını tam metin halinde yayınlıyoruz.
“Fenerbahçe-Galatasaray derbisiyle ilgili herkes kendi penceresinden bakıp değerlendirme yapıyor. Bizim buradan ayrılıp Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na gitmemiz, beklenen, olağan bir yolculuk oldu. Stada girdikten sonra da maç başlayana kadar ben dışarıya çıkmadım. Maç öncesi Emniyet Müdürlüğü yöneticileri, daha yapıcı olmamızı rica ettiler. Biz de azami dikkati gösterdik. Polis memurlarının işini kolaylaştırmaya çalıştık. Ama ısrarla, geçen seneden beri valiliğimize yaptığımız müracatlarda, 'Taraftarımızı stada toplu halde götürelim, burada Mecidiyeköy’de toplanılsın. Kapılar açılmadan bir saat önce onları stada sokalım. Maç bittikten sonra toplu olarak götürelim' dedik. Zaten o stada girecek 7-8 güzergah var. Kadıköy’e farklı noktalardan gelen Galatasaray taraftarlarının, Fenerbahçeliler tarafından etrafının sarıldığı, dövüldükleri, her türlü tacize uğradığı, bunun da emniyetin işlerini daha da zora soktuğunu defalarca anlatmamıza rağmen maalesef kabul ettiremedik vilayete.
Neticede de bizim bulunduğumuz yerden pek farkına varmamamıza rağmen, Galatasaray taraftarları maça girişte, maç esnasında üzerlerine hem sis hem ses bombalarının, biber gazlarının atılması, her türlü yabancı malzemenin atılması, çıktıktan sonra Fenerbahçeliler tarafından etrafları çevrilip dövülmelerine kadar her türlü rezalet yaşanmış orada. Biz bunu sonradan öğreniyoruz. Elimizden geldiği kadar kavgasız gürültüsüz, centilmence bir maç geçmesi için uğraştık. Ama maalesef bütün resim ortada.
Stada girdikten sonra İstiklal Marşı’ndan sonra, maçtan bir dakika önce tribünlere çıktım. O ana kadar stadın içinde olan olayların hiçbirini görmedim açıkçası. Daha sonra öğrendim. Galatasaraylı futbolculara, özellikle kalecimiz Mondragon’a, ısınmak için sahaya çıktıklarında birçok yabancı malzemenin atıldığını, vücudunun değişik taraflarına da bunların çarptığını öğrendik.
“Hakem raporunda yabancı maddeler yer alacak mı?”
Beni en çok hayrete düşüren, hakem Selçuk Dereli’nin – bilmiyorum raporunda yer verme cesaretini gösterecek mi? – sahaya çıktığında birçok yabancı malzemenin atılması. Hakem raporunu merak ediyorum. Acaba bunlar raporda yer alacak mı?
Maç esnasında benim önümdeki taraftarlar, aşağı yukarı 90 dakika boyunca kol saatlerini çıkarıp devamlı bana bağırdıkları için stadın içinde olan tezahüratları da açıkçası duyamadım. Zaten 90 dakika o taraftar kitlesi maçı seyretmedi, sadece dönüp bana bağırdı. Orada münferit bir-iki küfür vardı ama toplu şekilde o bin kişi küfür etmedi. Ama sonradan öğreniyorum ki stadın içinde toplu halde küfürler edilmiş.
Futbolcularımıza korner ve taç sırasında - hepinizin izlediği gibi - her türlü yabancı malzemenin atıldığını ve onların görevlerini sağlıklı yapmalarının engellendiğini siz de tespit ettiniz.
Fakat en kötüsü, Mondragon’a atılan ses bombası. Bir ara Fatih Gökşen, beni ikaz etti. Mondragon yerden kalkmasaydı takımı sahadan çekmeyi düşündük. Çünkü teknik direktörümüzün kafası yarılmış, kalecimize ses bombası atılmış. Ki maçtan sonra soyunma odasına gittiğimde Mondragon’un kulakları hala duymuyordu. Selçuk Dereli her ne kadar ‘Ben konuştum, Mondragon’un kulakları duyuyordu’ dese de hepimiz, artık sokaktaki çocuk bile biliyor ki kulak, insanın denge organıdır. Kulağında herhangi bir arıza olan insan, ayakta duramaz. Mondragon’un maçtan sonra kulakları tedavi ediliyordu. Şu anda da Florya’da tedavisi devam ediyor.
“Nihat Özdemir’in senaryosu tuttu”
Bu şartlarda Selçuk Dereli’nin, maçın devam etmesine göz yummasına anlam veremiyorum. Ama iş şuna geliyor: Sayın Nihat Özdemir’in Trabzonspor maçı öncesi hakemlerle ilgili verdiği beyanat, ortaya koyduğu senaryo, bence tuttu. Çünkü Fenerbahçe, hem Trabzon’da görmesi gereken kırmızı kartları görmedi. Hem Fenerbahçe-Galatasaray maçında atılması gereken oyuncular atılmadı. Ve penaltımızı – ki bütün kamuoyu, canlı yayınlarda herkes, aynı fikirde birleşti – vermedi.
Beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü Selçuk Dereli’yi ben 1. sınıf hakem olarak görüyordum. Ama Fenerbahçe Stadı’nda, Fenerbahçe taraftarından korktu. Ve Galatasaray’ın burada 3 puan kaybetmesine neden oldu. Maçın kaderini değiştirdi. Belki de ligin kaderini değiştirdi. Hakem açısından büyük hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.
Geçen seneden farklı olarak bu sene 12 yöneticimizle Fenerbahçe Stadı’na gittik. Gittikten sonra da VIP Salonu’nda tek tek Fenerbahçeli yöneticiler gelip ‘Hoşgeldiniz’ dediler. Bir müddet oturup sohbet ettik. Geçen seneden farklı olan taraf buydu.
Ve geçen seneden farklı olan bir taraf daha vardı. Geçen sefer soyunma odası koridorlarında oyuncularımızı dövmüşlerdi. Bu sefer alenen sahanın içinde dövdüler. Kafalarını yardılar. İşte, kulaklarını sağır ettiler. Geçen seneden bana göre fark buydu.
Biz tabii Galatasaray ile Fenerbahçe’nin beraberce, ahenk içinde, dostane maçlar ortaya koyması halinde Türk futbolunun da sahadaki şiddetin dışına taşınabileceğini düşünüyoruz. Ama maalesef bir türlü bu gerçekleşemiyor.
Genelinde bizim için bu maçın tek olumlu yanı, Fenerbahçeli yöneticilerin bize centilmence davranmalarıydı. Tabii Aziz Bey’in, hiçbir şekilde, hiçbir yöneticimize bir misafirperverlik göstermediğini burada ilave etmek istiyorum.
Ancak genel olarak baktığımız vakit, ligde ilk yarının bitmesine bir hafta kala, takımların kaçar puan kaybettiğini gördünüz. İkinci yarıda da puan kayıpları olacak. Biz 7 puanın kapatılacağına inanıyoruz. Fenerbahçe büyük bir camia, büyük bir kulüp ve çok büyük futbolcuları var. Ama çok büyük bir takım olduklarını söyleyemem. Dünkü maçın geneline baktığınız vakit, bu neticeye ulaşabilirsiniz. Ben hala Galatasaray’ın, bu senenin en büyük şampiyon adayı olduğunu düşünüyorum. Ve son dakikaya kadar da şampiyonluk mücadelesini sürdüreceğini düşünüyorum.”
Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat, 3 Aralık’ta oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçını değerlendirdikten sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“En az 5 maç ceza gelmeli”
Derbideki olaylardan dolayı Fenerbahçe’ye nasıl bir ceza verilmesini bekliyorsunuz?
“Hakem camiası, Fenerbahçe’den ciddi etkilenmiş vaziyette. Dilerim ki Federasyon’un ilgili kurulları, Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu, aynı şekilde etkilenmez. Çünkü bu yaşanan olaylara - ki bütün dünya izledi - baktığınız vakit en az 5 maç ceza gelmesi lazım. Ama bunu zaman içinde göreceğiz. Bunun takipçisi olacağız. Disiplin Kurulu’nun ne kadar Fenerbahçe’den korktuğunu ya da korkmadığını, veya yönetmelikler çerçevesinde hangi kararlar alması gerektiğini ve neler alacağını hep birlikte izleyeceğiz. Bizim beklentimiz, Fenerbahçe Stadı’nın 5 maç kapatılması şeklinde olacak. Aynı olaylar, bir UEFA Kupası, bir Şampiyonlar Ligi maçında olsa en az bu boyutta bir ceza alırlardı. Ama o maçlarda Fenerbahçe taraftarı biliyor ki ciddi cezalar alacaklar, sahaya tek bir pet şişe bile atmıyorlar. Burada Futbol Federasyonu’nun en fazla bağıran çağıran, tehdit edene pabuç bırakıp bırakmayacağını göreceğiz.”
Maçtan sonra Fenerbahçe taraftarının çok centilmence davrandığını söylediniz. Bugünkü açıklamanız taraftar baskısını azaltmak için mi?
Hayır. Konuşmamın başında dedim ki ben, maç başlamadan bir dakika önce tribüne girdim. Bulunduğum yerde de önümdeki bine yakın Fenerbahçeli’nin devamlı benimle uğraşmasından dolayı dışarıdaki tezahüratı da duyamadım. Yine de şöyle bakmak lazım olaya. 50 bin Fenerbahçeli taraftarın olduğu yerde muhakkak ki oradaki bütün olayın gidişatını aksatan 50-100 serseri dedim. Belki bu, 500, 1000, iki bin tanedir. İşin bütün dengeyi bozan bunlar. Fenerbahçe taraftarının içinde de doğru dürüst insanlar vardır muhakkak. Ve bunların da büyük bir çoğunluk olduğuna inanıyorum. Orada bir kitlenin yaptıklarından dolayı, herkesi de suçlamak istemiyorum. Ancak maçtan sonra özellikle televizyonda olayları izlediğim vakit hayretler içinde kaldım. Çünkü biz bulunduğumuz yerden demek hiçbir şeyi görmemişiz. Ben neticede orada görebildiğim ve duyabildiğim kadarıyla ilgili yorum yaptım. Ama olanları televizyonda izledikten sonra büyük hayal kırıklığına uğradım. Çünkü en azından biz artık kavgasız, gürültüsüz spor müsabakası yapmak istiyoruz. Savaş yapmak istemiyoruz.
Galatasaray’ın Kadıköy’deki her maçında bunlar yaşanıyor. Galatasaray mı derdini iyi anlatamıyor, Federasyon mu önlem alamıyor?
Fenerbahçe yönetimi herhalde bunları kasıtlı olarak yapmıyor. Her taraftar kitlesinin içinde, sayıları belki birkaç binle ifade edilecek fanatik gruplar var. Maalesef bunlar, futbolun canına okuyor. Bugün de bunları ifade ediyorum. Daha nasıl anlatacağız ki? Yazılı olarak şikayette bulunuyoruz. Medyaya her türlü açıklamayı yapıyoruz. Yalnız burada, spor medyasını da açıkçası kınıyorum, eleştiriyorum. Çünkü dünkü maçla ilgili bugün baktığım vakit yorumlarda, Galatasaray’la yapılanlarla ilgili tek kelime etmeyen birçok insan var. Sanki Fenerbahçe çok iyi oynamış, bileğinin hakkıyla, olaysız kazanmış gibi ifadeler, haberler ve yorumlar görüyoruz. Ben ayıplıyorum onları, doğruları yazmadıkları için.
Fenerbahçe için ceza beklentinizi söylediniz. Bunun gerçekleşmemesi durumunda Galatasaray’ın tepkisi ne olur?
Biz de Federasyon’a gerekli tepkiyi koyacağız. Bizim bütün derdimiz, Türk futbolu kavgasız, gürültüsüz, fair play ruhu içinde bir yarışma şeklinde olsun. Bunu da Futbol Federasyonumuz düzenlesin. Ama böyle olmazsa, en çok bağıran, en çok taciz eden kazanıyorsa, eğer yöntemler oysa, biz de o yöntemlere döneriz. O yöntemleri kullanmayı da çok iyi bildiğimizi söyleyebilirim.
Mondragon’a atılan ses bombasından sonra takımı neden sahadan çekmediniz?
Mondragon’un kalkıp oyuna devam edeceğini gördükten sonra olayları daha da büyük boyutlara ulaştırmamak için çekmedik. Biz Galatasaray olarak, son noktaya kadar mücadelemizi yaparız. Artık gidecek bir nokta kalmadığı takdirde takımı çekmemiz söz konusuydu. Eğer Erik Gerets, kafası yarıldıktan sonra o kulübeden gitseydi veya Mondragon yerden kalkamasaydı, o zaman çekerdik takımı sahadan.
Galatasaray’ın verilmeyen penaltısı konusunda herkes birleşti. Maça etki edecek hakem hataları göze çarptı. Bu konuda Selçuk Dereli’nin dinlendirilmesi gibi bir talebiniz var mı MHK’den?
Muhakkak ki takip edeceğiz. Ama biz henüz ilgili arkadaşlarımızla değerlendirme de yapmadık. Fakat biz, Galatasaray’ın hak ve menfaatlerinin takipçisi olacağız. Açıkçası Selçuk Dereli hakkında hayal kırıklığına uğradığım için üzülüyorum. Çünkü çok daha iyi bir performans beklediğim bir hakemdi.
Sayın Nihat Özdemir de maçtan sonra taraftarlarının çok centilmen olduğunu söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taraftarın içinde centilmen olan da var olmayan da... Ama Nihat Bey’i tabii ki kendi taraftarının tezahüratı rahatsız etmemiştir. Rahatsız etmemesini de doğal karşılıyorum. O tabii stadın her tarafındaydı. Ne olduğunu daha iyi gördü. Yorumlarıyla statta olanları kıyasladığınız vakit, onun da taraflı beyanat vermiş olduğu açık açık ortada.
Sayın Nihat Özdemir, taraftarlarını ‘örnek’ diye niteledi. Gelecek maçlarda Galatasaray taraftarı nasıl bir örnek alabilir kendisine?
Galatasaray taraftarı, Galatasaray taraftarı gibi hareket edecektir. Fenerbahçe takımını, Fenerbahçe yönetimini bizler, en uygun, en misafirperver şekilde burada ağırlayacağız. Biz yapacağımız taşkınlıklarla değil, oynayacağımız futbolla onlara ders vereceğiz.
“Bazı Fenerbahçe taraftarları bana sürekli saatlerini gösterdiler”
Sayın Aziz Yıldırım, Mondragon yere düşünce Murat Özaydınlı’yı tribünlere hakim olması için sahaya göndermiş. Doğru mu bu?
Bilemiyorum. Biz Aziz Bey’le tek kelime konuşmadık. Zaten ben geldiğimde oturuyordu. Aramızda da Federasyon İkinci Başkanı vardı. Ne yapıp ne ettiğini de görmedim açıkçası. Ama zaman zaman taraftarlarına sakin olmaları için telkinde bulunuyordu. Çünkü bu 20:45 olayı, zihinlerde epey yer etmiş. Binden fazla Fenerbahçeli, saatlerini çıkarmış bana gösterip bağırıyorlardı. 90 dakika maçı bırakıp benimle ilgilendiler, sağolsunlar.
Bu olaylar nereye kadar devam edecek?
Biz Galatasaray olarak düşmanlık beslemiyoruz. Biz Fenerbahçe’yi ciddi bir rakip olarak görüyoruz ve o anlamda değerlendiriyoruz. Fenerbahçe’nin de aynı yaklaşım içinde olmasını bekliyoruz. Ben eminim ki sağduyusu olan her insan, aynı yaklaşım içindedir. Ama maalesef, çorbanın içine düşen sinek nasıl bütün çorbayı bozuyorsa, dünkü maçta olduğu gibi, sayılarının kaç olduğunu bilmediğim bir kitle, oradaki bütün atmosferi ortadan kaldırdı. Fiziki tacizden tutun da aklınıza gelecek her türlü şeyi yaptılar. 50 bin kişide 5 bin kişi bile olsa idam etmemek lazım. Hepimiz uğraşacağız. Federasyon’un da uğraşması lazım. Kurallarda taviz vermemesi lazım. Hata yapanın kafasının kopartılması lazım. Tek doğru yol bu bence. Fenerbahçe Stadı’na verilecek ceza da bunun ilk örneği olmalı.
Sahada iki ayrı Galatasaray vardı. İstikrarsızlık konusunda bir icraatınız olacak mı?
Orada büyük bir seyirci baskısı altında Galatasaray, golleri yiyene kadar oyunu kontrol altında tuttu bence. Fakat yediğimiz iki golde de pozisyon olmadan gol oldu. Hele ikinci gol evlere şenlik. Fenerbahçe, pozisyon bulmadan iki gol buldu. Birinci yarı iki gol pozisyonumuz vardı. Özellikle Ümit’in atması gerekirdi. Oyunu çevirebilirdi. İkinci yarı daha da çok pozisyon bulduk ama son vuruşları yapamadık. Ama burada tekrar ediyorum, maçın kaderini hakem değiştirdi. Özellikle Lugano’ya sarı kart vereceği nokta çok kritikti. Skor 2-1’ken Fenerbahçe’nin 10 kişi kalması halinde maç çok değişirdi. Dediğim gibi, taraftardan korktu ve kuralları uygulayamadı.
Geçen hafta Fenerbahçe hakkında ortaya şike iddiaları atıldı. Sizce Aziz Yıldırım, derbi öncesi sizi işaret ederek gerilimi artırdı mı?
Şike iddialarının olduğu 2000-2001 döneminde ben futbolun içinde değildim. Ve bu itirafçı olarak Star’da çıkan kişinin varlığından bile haberdar değildim. Hayatımda bu kişiyi ilk defa gördüm. Herhangi düz veya dolaylı iletişimimiz de olmadı. Buna rağmen Fenerbahçe’nin Sayın Başkanı’nın komplo diye açıklama yapmasını, sonra da benim ismimi açık açık söylemeyip Fenerbahçe yanlısı spor basınına sızdırmasını ayıplıyorum. Ben beklerdim ki böyle iddiaları varsa çıkıp, açıkça, erkekçe, mertçe, “Federasyon ve Adnan Polat bunu tezgahlamıştır” diyebilme cesaretini göstersinler. Ama Bizans entrikası yöntemini seçmesini ben, Fenerbahçe Yönetim Kurulu Başkanı’na yakıştıramıyorum.
Şike iddialarının doğru olma ihtimali ne sizce?
Onu bilemiyorum. Herkes gibi televizyonda ben de izledim. ‘İtirafçı’nın çok fazla güven vermeyen bir kişi olduğu, benim şahsi tesbitim. Ama beni en çok şaşırtan, telefon bağlantılarında görüştüğü kişilerden birinin bile çıkıp da bu kişiye sert bir tepki koymaması! Yani böyle bir olay olsa, hiç alakası olmayan bir adamı arasanız, “Kardeşim sen ne parasından bahsediyorsun?” vs. bir tepki almadı. Bu da herkesin kafasında çok büyük bir soru işareti bıraktı. Ama şimdi bu konu yargıya intikal etmiş vaziyette. Burada daha fazla bir şey konuşmanın doğru olacağı düşüncesinde değilim.
“Gerets’le ilgili bir şey konuşmadık”
Erik Gerets’i istemediğiniz söyleniyor. Teknik direktörün durumu ne olacak?
Bu konuyu yönetim kurulu olarak tartışmaya açmış değiliz. Yani hocamızın sözleşmesini uzatalım mı, devre arası gönderelim mi, kalsın mı? Biz yönetim kurulu olarak teknik direktör değerlendirmesini masaya yatırmadık. Masaya yatırılmamış bir konu üzerinde şu anda size bir şey söyleyemiyorum. Erik Gerets’in şu anda sözleşmesi var. Ve sözleşmesi gereği de Galatasaray takımının başında işini yapıyor.
- Dick Schoof Bugün
- Pavel Durov 15 Kasım
- Aleksandr Lukaşenko 14 Kasım
- Cihat Aral 11 Kasım
- Şimal 10 Kasım
- Edi Rama 09 Kasım
- Ayşe Egesoy 08 Kasım
- Vahe Kılıçarslan 262
- Emrah Lafçı 158
- Naomi Watts 84
- Dick Schoof 71
- Yunus Bülbül 58
- Deniz Akkaya 55
- Şerif Gören 52
- Ali Rıza Binboğa 43
- Mustafa Karataş 40
- Paris Hilton 40
- Barış Baran 36
- Kaya Çilingiroğlu 36
- Avril Lavigne 33
- Selena Gomez 33
- Emel Sayın 29
- Emrah Lafçı 158
- Vahe Kılıçarslan 262
- Şerif Gören 52
- Naomi Watts 84
- Deniz Akkaya 55
- Yunus Bülbül 58
- Dick Schoof 71