FB TW PIN NWS

Moğolistan

Moğolistan'ın yerli halkı. Doğu Asya kavimlerinden. Asıl yurtları Moğolistan’dır. Kısa zamanda Asya kıtasının büyük bir kısmına sahip olup, yayıldılar.


Memleketlerinden çıkıp da geri dönmeyenler, medenî milletler arasında eridiler. Bugün Moğollar, sâdece Çin ile Rusya arasındaki Moğolistan’da yaşarlar. Doğu Asya’daki sarı ırkın, mongaloit tipindendirler. Dilleri Moğolcadır.


Moğolların hakkında ilk bilgilere komşuları Çinlilerin târihlerinde rastlanır. Verilen bilgilere göre bu câhil ve vahşî kavim küçük kabîleler hâlinde ve göçebe şeklinde Gobi Çölünde yaşardı. Avcılık ve yağmacılıkla geçinirlerdi. Baskınlarda ok kullanırlardı. Kadınları da harp ederdi. Güneşe taparlardı. Her kötülüğü işlerler ve yasak tanımazlardı. Şehirleri yakar, yıkarlardı. Çoluk-çocuk kadın-ihtiyâr demeyip, kendilerinden olmayan her insanı öldürürlerdi. Yiyeceklerini hayvânî gıdâlar teşkil ederdi. İnsan eti yiyenleri de vardı. Koyun, sığır, deve, at, merkep, katır, domuz yetiştirirlerdi. Nikâh ve âile bağı olmayıp, bir kadına sayısız erkek sâhip olabilirdi. Dağınık, teşkilâtsız, başsız ve vahşi Moğol kabîleleri 13. asrın başına kadar bu hâlde kaldı.

Resmi Adı Moğolistan
Yönetim Biçimi Yarı Başkanlık Tipi Demokrasi
Bağımsızlık Tarihi 29 Aralık 1911 (özerklik) / 26 Kasım 1924 (Çin’den)
Başkent Ulanbator (1.3 Milyon)
Yüzölçümü 61.566.500 km2
Nüfusu 3.2 Milyon (2018)
Nüfusun Etnik Dağılımı %85 Moğol, %7 Kazak, %4 Tunguzlar, %4 Diğer (Rus, Çin vd.)
İklimi Ülke genelinde sert bir kara iklimi hakim olup, sıcaklık farklılıkları son derece yüksek, yağış miktarı düşüktür.
Coğrafi Konumu Kuzey Asya’da yer alan Moğolistan, Çin ile Rusya’nın arasında bulunmaktadır.
Komşuları Çin (4.630 km), Rusya (3.452 km)
Dil Moğolca, Kazakça
Din %53 Budist, %36 Ateist, %5 Müslüman, %3 Şamanist, %2 Hristiyan, %1 Diğer inançlar
Ortalama Yaşam Süresi 70.2 Yıl (2018)
Okuma-Yazma Oranı %98.4 (2015)
Para Birimi Tugruk
Millî Gelir 13.038 (2018 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir 4.026 (2018 IMF)
İşsizlik Oranı %8 (2017)
Enflasyon Oranı %4.6 (2017)
Reel Büyüme Hızı %6.9 (2018)
Yoksulluk Oranı %30 (2016)
İhracat Ürünleri Taşkömürü, bakır, altın, ham petrol, demir, çinko, tekstil ürünleri, hayvansal ürünler, kaşmir, deri, yün
İthalat Ürünleri Petrol yağları, elektrik enerjisi, motorlu taşıtlar, iş makinaları, tıbbî ilaç, gıda ürünleri, kimyasallar, inşaat malzemeleri, tütün ve sigara, ev aletleri, temizlik ürünleri
Başlıca Ticaret Ortakları Çin, Rusya, İngiltere, Japonya, ABD, Güney Kore, Almanya

Ülke Tarihi
Moğollara ilişkin tarihi bilgilerin geçmişi 7. yüzyıla dayanmaktadır. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan veriler, Moğolların, Tula Nehri’nin doğusunda yer aldıkları ve nehrin Türklerle Moğollar arasında sınır olduğu yönündedir. 6. yüzyıldan itibaren önce Göktürk, ardından Uygurların hakimiyeti altında kalan Moğollar, 10-12. yüzyıllar arasında Curcen, Kitan ve Karahıtaylar gibi devletler kurmayı başarsa da tarih sahnesine bir devlet olarak çıkışları ve dünya tarihinde etkin pozisyona gelmeleri 13. yüzyılda Cengiz Han ile gerçekleşmiştir. 1206’da bütün Moğol aşiretlerini bir araya getirmeyi başaran Timuçin, Cengiz Han unvanın almış ve bu tarihten itibaren, devletini dünya tarihinin en geniş sınırlara ulaşan devletlerinden biri haline getirmeyi başarmıştır. Cengiz Han’ın 1241’de ölümünden sonra da Moğol devletinin sınırları genişlemeye devam etmiş, yerine geçen oğlu Ögeday zamanında doğuda Çin ve Kore’den batıda Doğu Avrupa içlerine uzanan bir imparatorluk haline gelmiştir. Devlet en geniş sınırlarına ulaştığında 34 milyon km2’lik bir alanda dünya tarihinin bitişik sınırlı en büyük devleti olmayı başarmıştır. 1294’te Kubilay Han’ın ölümüyle birlikte devlet dört parçaya ayrılmış, böylece Altınorda, İlhanlılar, Çağatay ve Kubilay Hanlığı ortaya çıkmıştır. İrtibat kurdukları coğrafyaların etkisiyle dinî, kültürel, etnik alanlarda önemli değişimlere uğrayan bu devletler, 14. yüzyılın ortalarından itibaren tarih sahnesinden çekilmiştir.

17. yüzyılın sonlarında 1691 yılında imzalanan Dolon Nor Antlaşması’yla Çin’in bir eyaleti haline gelen Moğolistan, Mançu Qing Hanedanı’nın 1911’de son bulmasına kadar iki asırdan uzun bir süre varlığını bu şekilde devam ettirmiştir. Mançu Qing’in yıkılışı üzerine Moğollar bağımsızlığını ilan etmişlerse de, 29 Aralık 1911’de ancak özerklik kazanabilmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Rusya ve Çin arasında bir rekabet alanına dönüşen Moğolistan, 1919’da yeniden Çin hakimiyetine girmiştir. Şubat 1921’de Beyaz Ruslar Moğolistan’da kontrolü ele almışsa da, Sovyetler Birliği’nin desteği ve Haziran 1921’de Kızılordu’nun Moğolistan’a girmesiyle birlikte Moğolistan bağımsızlık sürecine girmiştir. 26 Kasım 1924’te Moğolistan Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, fakat 1945 yılına kadar özel bir statü ile ülke Çin hakimiyeti altında kalmaya devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleştirilen referandumda tam bağımsızlık yönündeki görüş baskın çıkmış, 5 Ocak 1946’da Çin, Moğolistan’ın tam bağımsızlığını tanımıştır. İlk yıllarda bağımsızlık ilanı sınırlı sayıda devlet tarafından ve çoğunlukla Doğu Bloku ülkeleri tarafından tanınmış, 1961 yılında BM’ye üye olmasının ardından Moğolistan’ı resmen tanıyan devletlerin sayısı da hızla artmıştır. ABD ise Moğolistan’ı ancak 1987’de tanımış, Çin ile 1946’daki tam bağımsızlıkla birlikte kopan ilişkiler de ancak bu tarihte yeniden başlamıştır.

1924 yılında ilan edilen Halk Cumhuriyeti’nden itibaren Sovyetler Birliği’nin siyasî hakimiyeti altında kalan Moğolistan’da, 1930’ların başlarından 1952’deki ölümüne kadar devlet yönetiminin başında yer alan Horlogiyn Çoybalsan, Stalinist politikalar uygulamıştır. Ülkede yaygın olan Budizm’e karşı katı politikalar uygulanmış, yönetime karşı yürütülen isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Çoybalsan’ın ölümünden sonra da Soğuk Savaş yılları boyunca devlet yönetiminin başında Yumjaagiin Tsedenbal, Sovyet Bloğunun komünist uygulamalarını sürdürmüştür.

1989 yılından itibaren ülkede baş gösteren muhalif hareketler, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin ülkeden çekilmesi ile birlikte Mart 1990’da Komünist Parti politbüro üyeleri istifa etmiş ve ülkede çok partili sistem için anayasa değişikliğine gidilmiştir. 1992 yılında ülkede ilk çok partili seçimler gerçekleştirilmiş, seçimlerin ardından devletin ismi “Moğolistan Cumhuriyeti” olarak değiştirilmiştir. Ülke bu tarihten itibaren dış dünyaya açılmaya başlamış ve demokratik süreçleri devam ettirmeyi başarmıştır.

Siyasî Yapı
Rusya ve Çin gibi iki süper gücün arasında yer alan Moğolistan, siyasî, ekonomik ve kültürel açıdan bu iki devletin etkisi altındadır. Bu iki ülke ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışan Moğolistan, son yıllarda yürütülen dışa açılım politikaları ile ABD, Hindistan, Türkiye, Japonya, Güney Kore ve AB’yi “Üçüncü Komşu” olarak ilan etmiştir.

Moğolistan, bağımsızlığın kazanıldığı 1921 yılından 1990’a kadar komünist tek parti tarafından yönetilmiştir. Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nde yaşanan gelişmelere paralel olarak Moğolistan’da da çok partili anayasal sisteme geçiş yapılmıştır. Devlet başkanı dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. 2017 yılı Haziran ve Temmuz aylarında gerçekleştirilen seçimleri, ikinci turda aldığı %55’lik oy oranıyla kazanan Khaltmaagiin Battulga, halihazırda devlet başkanlığı görevini sürdürmektedir. Bir sonraki seçimlerin 2021 yılında yapılması planlanmaktadır.

Yasama organı 75 sandalyeli meclistir ve üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Nisan 2016’da gerçekleştirilen son seçimlerde Moğolistan Halk Partisi 65 sandalye kazanmışsa da, 2017’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından parti içinde yaşanan gelişmeler neticesinde hükümet güvenoyu alamayarak düşürülmüş ve Eylül 2017’de yeni hükümet kurulmuştur.

İdarî olarak 21 bölgeye ayrılan Moğolistan’da bu bölgeler Türkçe “ayırmak” kökünden gelen “aymag” olarak isimlendirilmektedir. Aymaglar da sum adı verilen daha küçük bölgelere ayrılmıştır. Ülkede toplamda 315 sum bulunmaktadır.

Ekonomik Durum
Soğuk Savaş yıllarında ekonomisini millî gelirin üçte birine tekabül eden Sovyet yardımlarıyla ayakta tutan Moğolistan, 1990’lardan itibaren serbest piyasa ekonomisine geçiş yapmıştır. Geçişi takip eden ilk yıllardaki durağan tablo, 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir büyümeye evrilmiştir. Son on yılda %6’nın üzerinde ortalama büyüme oranı yakalayan Moğolistan, siyasî alanda olduğu gibi ekonomik alanda da büyük oranda Rusya ve Çin’in etkisi altındadır. Son yıllarda ulaşım ve altyapı imkanlarının geliştirilmesi yönündeki çabalar, ekonomide yeni pazarlara açılma hedefinin bir göstergesidir. Ancak ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri halen yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürmekte ve kişi başı ortalama yıllık gelir 4 bin dolar civarında seyretmektedir.

Moğolistan bakır, altın, kömür, tungsten, kalay, molibden, uranyum gibi pek çok kıymetli maden rezervine sahiptir. Soğuk Savaş döneminde Sovyet yardımlarıyla gelişen sanayi sektörü, ülke ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. Ülkedeki en önemli sanayi kolu madenciliktir. Diğer başlıca sahalar; inşaat, gıda, hayvansal ürün işleme (deri, kaşmir vb.) ve tekstildir. Sanayi sektörü millî gelirin yaklaşık %40’ını ihracatın yarısından fazlasını karşılamaktadır.

Tarım imkanlarının kısıtlı olduğu ülkede temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Hayvancılık ülkenin hemen her kesiminde yaygın olarak sürdürülen geleneksel faaliyet koludur. Küçük ve büyükbaş hayvancılığın yapıldığı ülkede koyun, keçi, sığır, deve ve at yetiştiriciliği mevcuttur. Tarımsal faaliyetlerde arpa, buğday gibi tahıllar ön planda olmakla birlikte, verimler ülke ihtiyacını karşılamaya yetecek düzeyde değildir.

Dış ticarette 2013 yılına kadar açık veren Moğolistan, bu tarihten beri ihracatını giderek arttırmak ve ithalatını azaltmak suretiyle dış ticarette fazla veren bir ülke konumuna gelmiştir. Son beş yılda ihracatını neredeyse iki katına çıkartan Moğolistan’ın dış ticaret hacmi 2018 yılında 7.4 milyar doları ihracat, 5.1 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 12.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat kalemleri; taşkömürü, bakır, altın, ham petrol, demir, çinko, tekstil ürünleri, hayvansal ürünler, kaşmir, deri ve yündür. Başlıca ithalat kalemleri ise; petrol yağları, elektrik enerjisi, motorlu taşıtlar, iş makinaları, tıbbî ilaç, gıda ürünleri, kimyasallar, inşaat malzemeleri, tütün ve sigara, ev aletleri ve temizlik ürünleridir. Moğolistan dış ticarette çok büyük oranda Çin’e bağımlı durumdadır. Öyle ki Çin’in ihracattaki payı %80’in, ithalattaki payı %30’un üzerindedir. Moğolistan son yıllardaki ekonomi politikalarıyla yeni pazarlara açılma çabasını sürdürmektedir. Dış ticaretteki diğer partner ülkeler; Rusya, İngiltere, Japonya, ABD, Güney Kore ve Almanya’dır.

Türkiye ile İlişkiler
Kökleri bin yıldan önceye dayanan Türk-Moğol ilişkileri iki ülke açısından da büyük anlam ifade etmektedir. Türk tarihinin bilinen en eski yazılı kaynakları olan Orhun Kitabeleri’nin Moğolistan topraklarında yer alması bu açıdan son derece önemlidir. Yeni devlet yapılanmalarıyla iki ülke arasındaki ilk ilişkiler 1969 yılında tesis edilmiş olup, 2019 yılında ikili ilişkilerin 50. yılı kutlanmaktadır. 1990’lı yıllarda Türkiye-Moğolistan ilişkileri ivme kazanmış, 1996’da Türkiye’nin Ulanbator, bir yıl sonra da Moğolistan’ın Ankara Büyükelçiliği hizmete açılmıştır. İki ülke arasında bugüne kadar devlet başkanlığı, ulusal meclis başkanlığı ve bakanlıklar düzeyinde pek çok ziyaret gerçekleştirilmiştir. Moğolistan’ın eski Cumhurbaşkanı Natsagiin Bagabandi 2004 yılında ülkemizi ziyaret etmiş, 2013 yılında R. Tayyip Erdoğan ve 2018 yılında Binali Yıldırım başbakan sıfatıyla Moğolistan’da bulunmuştur. İki sınır komşusu bulunan Moğolistan, dünyada yalnızca birkaç ülkeyi “üçüncü komşu” olarak kabul etmektedir ve Türkiye’de bu ülkelerden biridir. İki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha da güçlenerek sürmesi beklenmektedir.

İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler gelişme sürecindedir. Siyasî ilişkilerdeki yakınlaşmanın ticarî ilişkilerde beklenen düzeyde etki etmemesinin temel nedeni coğrafî uzaklık sebebiyle ulaşım maliyetlerinin yüksek oluşudur. Bu durumun önümüzdeki yıllarda ticarî havayolu taşımacılığı ile giderilmesi planlanmaktadır. Türkiye ile Moğolistan arasında 2010’lara kadar genellikle yıllık 10 milyon doların altında seyreden dış ticaret hacmi, 2011’de 46 milyon dolara kadar çıkmış, ancak o tarihten itibaren 20-50 milyon aralığında inişli çıkışlı bir grafik takip etmiştir. Son olarak 2018 yılında 34 milyon doları Türkiye’den Moğolistan’a ihracat, 4 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 38 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Moğolistan’a ihraç edilen başlıca ürünler; mücevherat, elektrikli su ısıtıcıları, radyatörler, hazır gıda, temizlik ürünleri, petrol yağları ve ilaçtır. Moğolistan’dan Türkiye’ye ithal edilen ürünlerse gümüş, tabaklanmış hayvan derisi ve tekstil ürünleridir.

Müslümanların Durumu
İslamiyet’in bugünkü Moğolistan topraklarıyla ilk teması 10. yüzyılda Sâmâniler aracılığıyla olmuş, ilerleyen yüzyıllarda da başta Türkler ve Farslar olmak üzere Moğolların İslam topluluklarıyla teması devam etmiştir. Ancak Moğolistan’da İslamiyet’in yaygınlaşması 19. Yüzyılda ülkenin doğu bölümlerinde bulunan Kazaklar aracılığıyla mümkün olmuştur. Yine de ülkede Müslümanlığı kabul eden unsurlar genellikle Türk asıllı olanlardır. Bağımsızlığın ardından ülkede devam eden komünist rejim ülkedeki Müslümanlar için oldukça sıkıntı geçmiş, bu süreçte inanç ve ibadet hürriyeti engellenmiş, camiler yakılıp yıkılmıştır. Ülkede İslamiyet 1990’lı yıllarda yeniden canlanmaya başlamış, tek parti yönetiminin sona ermesi ile birlikte ülkede Müslümanlar açısından nispî bir iyileşme süreci başlamıştır.

Günümüzde Moğolistan’da 150-200 bin civarında Müslümanın bulunduğu tahmin edilmektedir ki bu da toplam nüfusun yaklaşık %5’ine tekabül etmektedir. Ülkedeki Müslümanların çoğunu Kazaklar ve Hoton Türkleri oluşturmakta, bu unsurlar da Moğolistan’ın doğusunda yoğunlaşmaktadır. Ayrıca az sayıda da olsa Moğollar içerisinde İslamiyet’i benimseyenler bulunmaktadır. 1990 yılında kurulan Moğolistan Müslümanlar Derneği ülkedeki Müslümanları dinî meseleleriyle ilgilenmekte, siyasî temsilin artması için çalışmalar yürütmektedir. Ülkede halihazırda 50’ye yakın cami ibadete açıktır. Ülkedeki ibadethane ve dinî eğitim veren kuruluşlar başta Türkiye olmak üzere, Pakistan, Suudî Arabistan ve Körfez ülkelerinden gelen yardımlarla inşa edilmektedir. İnşaatı TİKA tarafından organize edilen Ulan Batur Hz. Osman Camii ve İslâm Kültür Merkezi, 2013 yılında R. Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılmıştır. Ayrıca bağımsız sivil toplum kuruluşlarının ülkenin doğusundaki Olgiy’de yoğunlaşan insanî yardım ve kurban organizasyonları aralıksız devam etmektedir.