İsrail basını: ''Enerji koridoru Rus-İran ittifakını baltalayabilir''
2007-04-12
İsrail'de İbranice yayımlanan Yediot Ahronot gazetesinde yayımlanan yazıda, Türkiye'nin 'Enerji Koridoru' projesinin, mevcut Rus - İran ittifakını baltalayabileceği belirtildi.
Yazıda, projenin tamamlanmasının, bölgede siyasi olarak önemli gelişmelere neden olacağı, bu projenin Türkiye'nin, bir enerji iletim merkezi olarak yerini güvence altına alacağı belirtildi.
Bugüne kadar uluslararası toplumun, Türkiye ile ''Kürt ayrımcılığı, AB ile bütünleşme ve sahip olduğu önemli bölgesel rolün tanınması'' konularında Türkiye ile yakınlaşmayı başaramadığı ifade edilen yazıda, ''AB'den ABD'ye ve İsrail'e kadar tüm uluslararası taraflar, Türkiye'ye, enerji şebekesini güçlendirecek ve Doğu'ya dönmekten vazgeçirecek bir siyasi-ekonomik paket sunmak zorundalar. Çünkü bu yön değiştirme için ödenecek bedel giderek ağırlaşıyor" denildi.
İsrail'in önemli thinktank kuruluşlarından Reut Enstitüsü'nün Başkanı Jonathan Adiri tarafından kaleme alınan ''Türkiye'nin Enerji Koridoru İmdada mı Yetişiyor?'' başlıklı yazıda, ''Uluslararası toplum doğusundan izleyedursun, İran'ın batı sınırı, özellikle enerji alanında çok büyük değişimler geçiriyor. Bu gelişmeler, uluslararası topluma İran'a karşı kozlar sağlayacak önemli bir stratejik değişime yol açabilir. Ancak, uluslararası toplum kararsız tutumunu sürdürecek olursa, Türkiye'den olası bir doğuya dönüş, global güvenliği olumsuz etkileyebilir'' denildi.
Yazının 'Ilık Savaş' başlığı altındaki bölümünde, mevcut İran - Rusya ittifakının bir değerlendirmesi yapıldı.
Değerlendirmede, "Putin elindeki kartları açmış bulunuyor. Dünya medyası Rusya Devlet Başkanı'nın saldırgan 'Münih Konuşmasını' aktarmakla meşgulken, pek az kişi Rusya'da artık egemen olan tezi, sözünü sakınmadan dile getirdiğini farketti: Sovyetler Birliği Soğuk Savaş'ı kaybetmemiş, kendi isteğiyle sona erdirmişti. Bu söylem, 21'inci yüzyılda Rus dış politikasına kaynaklık eden, ülkenin kendi kimliği konusundaki algısını da yansıtıyor: İktidar yapısını akıllı bir biçimde yeniden belirleyen ve dünyada sahip olduğu önemli rolü yeniden ele geçirmeye başlayan bir büyük devlet" denildi.
Bu bağlamda yenilenen Rus ulusal güvenlik politikasının diplomasi ve enerji üzerine oturduğu belirtilen değerlendirmede, "Rusya'nın diplomatik gücü, Asya ve Afrika'da birbiriyle iç içe geniş bir stratejik ilişkiler sistemi üzerine oturuyor. Dahası, Rusya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisini de elinde bulunduruyor. Enerji cephesindeyse Rusya gücünü sahip olduğu üç kaynaktan alıyor: Dünyanın en büyük doğalgaz rezervleri; aktif bir üretim hattı; petrol kaynakları ve nükleer alandaki uzmanlığı" görüşü dile getirildi.
Günümüzde Avrupa Birliği'nin kullandığı doğalgazın yüzde 35'inin Rusya'dan geldiğine işaret edilen yazıda, ''AB ekonomisinin lokomotifi olan Almanya, tüketiminin yüzde 79'unu karşılayan Rus doğalgazına muhtaç. Bu durum, Putin'e enerjiyi diplomatik bir silah olarak kullanma olanağı sağlıyor. Tıpkı 2006 yılbaşı arefesinde Ukrayna'da patlak veren enerji krizinde olduğu gibi. Moskova ve Brüksel arasında bir söz düellosuna yol açan bu kriz, Rusya'nın zaferiyle sonuçlanmakla kalmadı, sonraki krizlere de model oluşturdu. En yeni kurbansa Belarus" denildi.
Değerlendirmede, "İran'ın nükleer ihtişama giden güvenli yolunun bekçisi, Rusya'nın diplomatik şemsiyesi. Bu şemsiyeyse, İran ile Rusya arasındaki bir anlaşmanın ürünü. Bu anlaşmaya göre İran, İslam devrimini Rusya'nın Şii ağırlıklı ve enerji zengini arka bahçesine, Kafkaslara ihraç etmekten vazgeçiyor. Buna karşılık, bölgede 'Çeçen senaryosu'nun giderek gelişmesinin olası sonuçlarından endişe duyan Moskova ise İran'a diplomatik destek sağlıyor'' denildi.
Anlaşmanın öteki yansımaları arasında, Rusya ve İran arasındaki hareketli silah ticaretinin yer aldığı ifade edilen yazıda, ''Son günlerde Rusya Savunma Bakanı'nın, İran'ın ülkesinden satın aldığı hava savunma sistemlerinin olası bir Amerikan - İsrail saldırısını felce uğratacağı yolundaki açıklamaları, bu çerçevede değerlendirilmeli. Anlaşma ayrıca Buşeyr'deki nükleer enerji santralini ve Rusya - Çin - İran üçgeninde müslüman ağırlıklı bölgelerde İran'ın etkin rolünü de kapsıyor'' denildi.
Türkiye'nin enerji başarısı
2006 Temmuz'unda, Türkiye'nin 'Şebeke' olarak da adlandırılan iddialı enerji projesinin ilk aşamasının tamamlanmasına tanıklık edildiğine vurgu yapılan yazıda, ''Elektrik enerjisi alanındaki araştırmacı ve politika belirleyicilerine göre, şebeke tamamlandığında Türkiye, bir enerji iletim merkezi olarak yerini güvence altına almış olacak'' denildi.
Yazıda, "Türkiye'nin bu çabalarını güçlendirmek, Kafkasya'nın enerji kaynakları üzerindeki Rus - İran etkinliğini zayıflatabilir, her iki ülkenin ulusal güvenlik hedefleriyle ilgili olarak karşılıklı gerginlikler yaratabilir ve sonuçta tarafları anlaşmalarını yeniden gözden geçirmeye itebilir. Bakü - Ceyhan Doğalgaz Boru Hattı, Kafkasya'nın enerji rezervlerinin sahneye atılması bakımından büyük potansiyel taşıyor. Rusya'nın, gemilerle deniz yoluyla ya da tankerlerle karayolundan taşınması için tehlikeli ve pahalı sıvılaştırma işlemine hiç girişmeden doğalgaz boru hatlarıyla iletmek için geliştirdiği tekel, yavaş yavaş kıyısından köşesinden çatlamaya başladı bile" denildi.
Bakü - Ceyhan hattına doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, bu ufak tefek çatlakları genel bir eğilime dönüştüreceği ifade edilen değerlendirmede, ''Dahası Moskova'nın Kafkasya'daki egemenliğini sağlayan ve bölgenin Batı'ya erişim için Rusya'ya olan coğrafi bağımlılığından güç alan demir yumruğu da zayıflayabilir. Çünkü Türkiye mevcut temposunu korur ve şebekeyi 2010 yılına kadar bitirirse, doğalgaz tüketim talebi, Avrupa'nın talebiyle yarışır hale gelecektir'' denildi.
''Türkiye'nin taleplerine karşılık verilmeli''
Yazının son bölümünde ise uluslararası toplumun Türkiye'nin beklentilerine bugüne kadar uygun davranmadığı ve Türkiye ile yakınlaşmayı başaramadığı vurgulanırken, bunun sonuçlarına dikkat çekildi.
Yazıda, Türkiye'nin yüzünü doğuya çevirmekten vazgeçirecek bir siyasi ekonomik paket konulması gereğinin altı çizildi.
Yazıda, projenin tamamlanmasının, bölgede siyasi olarak önemli gelişmelere neden olacağı, bu projenin Türkiye'nin, bir enerji iletim merkezi olarak yerini güvence altına alacağı belirtildi.
Bugüne kadar uluslararası toplumun, Türkiye ile ''Kürt ayrımcılığı, AB ile bütünleşme ve sahip olduğu önemli bölgesel rolün tanınması'' konularında Türkiye ile yakınlaşmayı başaramadığı ifade edilen yazıda, ''AB'den ABD'ye ve İsrail'e kadar tüm uluslararası taraflar, Türkiye'ye, enerji şebekesini güçlendirecek ve Doğu'ya dönmekten vazgeçirecek bir siyasi-ekonomik paket sunmak zorundalar. Çünkü bu yön değiştirme için ödenecek bedel giderek ağırlaşıyor" denildi.
İsrail'in önemli thinktank kuruluşlarından Reut Enstitüsü'nün Başkanı Jonathan Adiri tarafından kaleme alınan ''Türkiye'nin Enerji Koridoru İmdada mı Yetişiyor?'' başlıklı yazıda, ''Uluslararası toplum doğusundan izleyedursun, İran'ın batı sınırı, özellikle enerji alanında çok büyük değişimler geçiriyor. Bu gelişmeler, uluslararası topluma İran'a karşı kozlar sağlayacak önemli bir stratejik değişime yol açabilir. Ancak, uluslararası toplum kararsız tutumunu sürdürecek olursa, Türkiye'den olası bir doğuya dönüş, global güvenliği olumsuz etkileyebilir'' denildi.
Yazının 'Ilık Savaş' başlığı altındaki bölümünde, mevcut İran - Rusya ittifakının bir değerlendirmesi yapıldı.
Değerlendirmede, "Putin elindeki kartları açmış bulunuyor. Dünya medyası Rusya Devlet Başkanı'nın saldırgan 'Münih Konuşmasını' aktarmakla meşgulken, pek az kişi Rusya'da artık egemen olan tezi, sözünü sakınmadan dile getirdiğini farketti: Sovyetler Birliği Soğuk Savaş'ı kaybetmemiş, kendi isteğiyle sona erdirmişti. Bu söylem, 21'inci yüzyılda Rus dış politikasına kaynaklık eden, ülkenin kendi kimliği konusundaki algısını da yansıtıyor: İktidar yapısını akıllı bir biçimde yeniden belirleyen ve dünyada sahip olduğu önemli rolü yeniden ele geçirmeye başlayan bir büyük devlet" denildi.
Bu bağlamda yenilenen Rus ulusal güvenlik politikasının diplomasi ve enerji üzerine oturduğu belirtilen değerlendirmede, "Rusya'nın diplomatik gücü, Asya ve Afrika'da birbiriyle iç içe geniş bir stratejik ilişkiler sistemi üzerine oturuyor. Dahası, Rusya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisini de elinde bulunduruyor. Enerji cephesindeyse Rusya gücünü sahip olduğu üç kaynaktan alıyor: Dünyanın en büyük doğalgaz rezervleri; aktif bir üretim hattı; petrol kaynakları ve nükleer alandaki uzmanlığı" görüşü dile getirildi.
Günümüzde Avrupa Birliği'nin kullandığı doğalgazın yüzde 35'inin Rusya'dan geldiğine işaret edilen yazıda, ''AB ekonomisinin lokomotifi olan Almanya, tüketiminin yüzde 79'unu karşılayan Rus doğalgazına muhtaç. Bu durum, Putin'e enerjiyi diplomatik bir silah olarak kullanma olanağı sağlıyor. Tıpkı 2006 yılbaşı arefesinde Ukrayna'da patlak veren enerji krizinde olduğu gibi. Moskova ve Brüksel arasında bir söz düellosuna yol açan bu kriz, Rusya'nın zaferiyle sonuçlanmakla kalmadı, sonraki krizlere de model oluşturdu. En yeni kurbansa Belarus" denildi.
Değerlendirmede, "İran'ın nükleer ihtişama giden güvenli yolunun bekçisi, Rusya'nın diplomatik şemsiyesi. Bu şemsiyeyse, İran ile Rusya arasındaki bir anlaşmanın ürünü. Bu anlaşmaya göre İran, İslam devrimini Rusya'nın Şii ağırlıklı ve enerji zengini arka bahçesine, Kafkaslara ihraç etmekten vazgeçiyor. Buna karşılık, bölgede 'Çeçen senaryosu'nun giderek gelişmesinin olası sonuçlarından endişe duyan Moskova ise İran'a diplomatik destek sağlıyor'' denildi.
Anlaşmanın öteki yansımaları arasında, Rusya ve İran arasındaki hareketli silah ticaretinin yer aldığı ifade edilen yazıda, ''Son günlerde Rusya Savunma Bakanı'nın, İran'ın ülkesinden satın aldığı hava savunma sistemlerinin olası bir Amerikan - İsrail saldırısını felce uğratacağı yolundaki açıklamaları, bu çerçevede değerlendirilmeli. Anlaşma ayrıca Buşeyr'deki nükleer enerji santralini ve Rusya - Çin - İran üçgeninde müslüman ağırlıklı bölgelerde İran'ın etkin rolünü de kapsıyor'' denildi.
Türkiye'nin enerji başarısı
2006 Temmuz'unda, Türkiye'nin 'Şebeke' olarak da adlandırılan iddialı enerji projesinin ilk aşamasının tamamlanmasına tanıklık edildiğine vurgu yapılan yazıda, ''Elektrik enerjisi alanındaki araştırmacı ve politika belirleyicilerine göre, şebeke tamamlandığında Türkiye, bir enerji iletim merkezi olarak yerini güvence altına almış olacak'' denildi.
Yazıda, "Türkiye'nin bu çabalarını güçlendirmek, Kafkasya'nın enerji kaynakları üzerindeki Rus - İran etkinliğini zayıflatabilir, her iki ülkenin ulusal güvenlik hedefleriyle ilgili olarak karşılıklı gerginlikler yaratabilir ve sonuçta tarafları anlaşmalarını yeniden gözden geçirmeye itebilir. Bakü - Ceyhan Doğalgaz Boru Hattı, Kafkasya'nın enerji rezervlerinin sahneye atılması bakımından büyük potansiyel taşıyor. Rusya'nın, gemilerle deniz yoluyla ya da tankerlerle karayolundan taşınması için tehlikeli ve pahalı sıvılaştırma işlemine hiç girişmeden doğalgaz boru hatlarıyla iletmek için geliştirdiği tekel, yavaş yavaş kıyısından köşesinden çatlamaya başladı bile" denildi.
Bakü - Ceyhan hattına doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, bu ufak tefek çatlakları genel bir eğilime dönüştüreceği ifade edilen değerlendirmede, ''Dahası Moskova'nın Kafkasya'daki egemenliğini sağlayan ve bölgenin Batı'ya erişim için Rusya'ya olan coğrafi bağımlılığından güç alan demir yumruğu da zayıflayabilir. Çünkü Türkiye mevcut temposunu korur ve şebekeyi 2010 yılına kadar bitirirse, doğalgaz tüketim talebi, Avrupa'nın talebiyle yarışır hale gelecektir'' denildi.
''Türkiye'nin taleplerine karşılık verilmeli''
Yazının son bölümünde ise uluslararası toplumun Türkiye'nin beklentilerine bugüne kadar uygun davranmadığı ve Türkiye ile yakınlaşmayı başaramadığı vurgulanırken, bunun sonuçlarına dikkat çekildi.
Yazıda, Türkiye'nin yüzünü doğuya çevirmekten vazgeçirecek bir siyasi ekonomik paket konulması gereğinin altı çizildi.
- Levent Dönmez 25 Ekim
- Sergio Perez 24 Ekim
- Utku Varlık 13 Ekim
- Lando Norris 09 Ekim
- Rikki 06 Ekim
- Mustafa Yolaşan 26 Eylül
- George Russell 25 Eylül
- Murat Göğebakan 232
- Kenan Kalav 214
- Ozan Gündoğdu 201
- Türkan Şoray 136
- Kaya Çilingiroğlu 130
- George Washington 126
- Recep Tayyip Erdoğan 126
- Gülcan Zeybel 121
- Çağrı Doğanay 105
- Mustafa Kemal ATATÜRK 95
- Gülse Birsel 91
- İlber Ortaylı 91
- Rıza Silahlıpoda 90
- Acun Ilıcalı 83
- Evrim Alasya 83
- Ozan Gündoğdu 201
- Eren Eğilmez 80
- Naomi Watts 62
- Hilal Cebeci 51
- Veysel Deniz 61
- Rıza Silahlıpoda 90
- Oya Lale Özan Arslan 74
- Kaya Çilingiroğlu 130
- Tarkan 65
- Kenan Kalav 214