Cumhurbaşkanı Erdoğandan suç duyurusu
2015-06-02
Recep Tayyip Erdoğan, Adana'da MİT’e ait TIR’lardaki mühimmatların görüntüsünü yayımlayan Can Dündar hakkında bireysel suç duyurusunda bulundu.
Dilekçede Can Dündar’ın TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” “Gizliliğin ihlali”, “Hükûmete karşı suç”, “ Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “Siyasal ve askeri Casusluk”, “Gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlarından bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 42 yıl hapsi cezası ile cezalandırılması istenildi.
Gerçeğe aykırı olduğunu iddia ettiği görüntülerle Dündar’ın gizliliği ihlal ettiğini öne süren Erdoğan’ın dilekçesinde şöyle denildi:
“Şüpheli Can Dündar, paralel örgüt tarafından kendisine sızdırılan bu sahte görüntü ve bilgileri yayınlayarak bahse konu yardım TIR’larını, planlanan kurgu çerçevesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör örgütlerine yardım ettiği algısı oluşturmak amacıyla’ sahte ihbar ve sahte delillerle tuzak kurarak tamamen hukuka aykırı bir biçimde arayan örgüt mensuplarının eylemlerine iştirak etmiştir. Devletin ve milletin milli menfaatlerini paralel örgüt ile birlikte hareket ederek, gerçeğe aykırı görüntü ve bilgileri yayınlamak suretiyle hedef alan şüphelinin bu eylemi kesinlikle gazetecilik olarak değerlendirilemez.
Can Dündar'dan yanıt :
“Susurluk’ta da böyle olmuştu. Bir araçtan dökülen sırlar, derin devletin tüm pisliğini ortaya serdiği gibi basını da ortadan ikiye ayırmıştı. Devleti savunanlar ve mesleğini yapanlar... MİT TIR’larındaki silahların Cumhuriyet’te yayımlanan görüntüleri de aynı etkiyi yaptı. Yine devletin gizli bir tezgâhı deşifre oldu ve yine medya ikiye ayrıldı. Devlet memurları ve gazeteciler... Pardon, bir üçüncü kategoriyi eklemeliyiz. Tam siper olup görmeze yatanlar, ki en kalabalığı bunlar... Bu vesileyle, çok temel bir mesleki ilkeyi hatırlatıp kendi pozisyonumuzu yeniden netleştirelim: Biz sır saklamakla görevli devlet memurları değiliz, gazeteciyiz. Gazetecilik bir kamu hizmetidir ancak kamudan anlaşılması gereken devlet değildir. Gazeteci bazen-hatta çoğu zaman- devlete rağmen kamunun çıkarını savunmakla mükelleftir. Gazete, korkmadan, yılmadan, devletin hatalarını sergileyecek, kamu adına denetim görevi üstlenecektir. Böyle olması hem devletin, hem halkın, hem medyanın çıkarınadır.
Biz, devlet kapısında iş arayan hizmetliler değiliz. Halk adına devletten hesap soran gazetecileriz. Devletin kirli sırlarını saklamak, iktidarın açığını kapatmak, görevlerimiz içinde değil. Bu vesileyle farkımızı yeniden ortaya koyabildiğimiz için mutluyuz. Bu süreçte okurlarımızın, dostlarımızın, gerçek meslektaşlarımızın desteği çok kıymetli.”
Dilekçede Can Dündar’ın TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” “Gizliliğin ihlali”, “Hükûmete karşı suç”, “ Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “Siyasal ve askeri Casusluk”, “Gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlarından bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 42 yıl hapsi cezası ile cezalandırılması istenildi.
Gerçeğe aykırı olduğunu iddia ettiği görüntülerle Dündar’ın gizliliği ihlal ettiğini öne süren Erdoğan’ın dilekçesinde şöyle denildi:
“Şüpheli Can Dündar, paralel örgüt tarafından kendisine sızdırılan bu sahte görüntü ve bilgileri yayınlayarak bahse konu yardım TIR’larını, planlanan kurgu çerçevesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör örgütlerine yardım ettiği algısı oluşturmak amacıyla’ sahte ihbar ve sahte delillerle tuzak kurarak tamamen hukuka aykırı bir biçimde arayan örgüt mensuplarının eylemlerine iştirak etmiştir. Devletin ve milletin milli menfaatlerini paralel örgüt ile birlikte hareket ederek, gerçeğe aykırı görüntü ve bilgileri yayınlamak suretiyle hedef alan şüphelinin bu eylemi kesinlikle gazetecilik olarak değerlendirilemez.
Can Dündar'dan yanıt :
“Susurluk’ta da böyle olmuştu. Bir araçtan dökülen sırlar, derin devletin tüm pisliğini ortaya serdiği gibi basını da ortadan ikiye ayırmıştı. Devleti savunanlar ve mesleğini yapanlar... MİT TIR’larındaki silahların Cumhuriyet’te yayımlanan görüntüleri de aynı etkiyi yaptı. Yine devletin gizli bir tezgâhı deşifre oldu ve yine medya ikiye ayrıldı. Devlet memurları ve gazeteciler... Pardon, bir üçüncü kategoriyi eklemeliyiz. Tam siper olup görmeze yatanlar, ki en kalabalığı bunlar... Bu vesileyle, çok temel bir mesleki ilkeyi hatırlatıp kendi pozisyonumuzu yeniden netleştirelim: Biz sır saklamakla görevli devlet memurları değiliz, gazeteciyiz. Gazetecilik bir kamu hizmetidir ancak kamudan anlaşılması gereken devlet değildir. Gazeteci bazen-hatta çoğu zaman- devlete rağmen kamunun çıkarını savunmakla mükelleftir. Gazete, korkmadan, yılmadan, devletin hatalarını sergileyecek, kamu adına denetim görevi üstlenecektir. Böyle olması hem devletin, hem halkın, hem medyanın çıkarınadır.
Biz, devlet kapısında iş arayan hizmetliler değiliz. Halk adına devletten hesap soran gazetecileriz. Devletin kirli sırlarını saklamak, iktidarın açığını kapatmak, görevlerimiz içinde değil. Bu vesileyle farkımızı yeniden ortaya koyabildiğimiz için mutluyuz. Bu süreçte okurlarımızın, dostlarımızın, gerçek meslektaşlarımızın desteği çok kıymetli.”
- Pavel Durov 15 Kasım
- Aleksandr Lukaşenko 14 Kasım
- Cihat Aral 11 Kasım
- Şimal 10 Kasım
- Edi Rama 09 Kasım
- Ayşe Egesoy 08 Kasım
- Victor Osimhen 07 Kasım
- Zahide Yetiş 23
- Yağız Aydoğan 18
- Demet Akalın 16
- Onur Osman 16
- Deniz Akkaya 15
- Murat Bardakçı 15
- Rana Alagöz 15
- Nilüfer Şasev Özbek 14
- Şebnem Dilligil 14
- Özlem Özden 13
- İsmet Nedim Saatçi 11
- Paris Hilton 11
- Gülben Ergen 10
- Gülcan Zeybel 10
- Orhan Kaplan 10