Sezer’den Laiklik Mesajı
2006-10-01
TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında konuşan Ahmet Necdet Sezer, laiklik ve laikliğin tanımıyla ilgili tartışmalara değinerek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden olan laiklik, anayasal içeriğiyle güvence altına alınmıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM’nin 22. Dönem 5. Yasama Yılı’nın açılışında yaptığı konuşmada, yapılan tüm düzenlemelerin; yargının, yasama ve yürütmeye üstünlüğü değil, iktidar gücünün sınırlandırılması, hukuka uygunluğun sağlanması için yapıldığını ifade ederek, “Çünkü, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş çağdaş toplumlarda son söz yargıya verilmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasama ve yürütme organlarının yargının siyasallaştırılmasından özenle kaçınmaları gerektiğini belirterek, yargının siyasallaştırılmasından devlet organları ve bireylerin zarar göreceğini bildirdi.
“Son yıllarda, bilinçli olarak gündemden düşürülmeyen laiklik ve laikliğin tanımı tartışmaları üzerinde durmakta yarar görüyorum” diyen Cumhurbaşkanı Sezer, laiklikle ilgili şu mesajları verdi:
“Belirtmek gerekir ki, demokrasi, özgürlük, kamu yararı, kamu düzeni, laiklik gibi kimi kavramların Anayasa’da “kavramsal” tanımı yapılmamış olabilir. Anayasa’lar, kurallarıyla bu kavramların işlevlerini ve anlamlarını ortaya koyarak çerçevesini çizip, işlevsel tanımını yaparlar. Nitekim, Anayasamızda da, laikliğin işlevsel tanımı yapılmıştır.
Bu nedenle, Anayasa’da, laikliğin tanımını aramak yerine, nasıl bir laikliğin öngörüldüğüne bakmak gerekir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi kararlarının konuya katkısı gözden uzak tutulamaz.
Laiklik ilkesini yaşam biçimi olarak benimseyen çağdaş ülkeler incelendiğinde, tümünün bu ilkeyi kendi toplumsal gerçeklerine göre biçimlendirdikleri görülecektir.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, laiklik, ülkelerin içinde bulunduğu tarihsel, siyasal, toplumsal koşullara ve her dinin gerektirdiği isterlere bağlı olarak ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.
Bu farklılığa bağlı olarak her ülkenin laiklik anlayışı, o ülkenin Anayasa’sına yansımıştır. Türkiye için özellik taşıyan laiklik de, Anayasa’da benimsenen ve korunan içerikte bir ilkedir.
Laiklik ilkesinin, her ülkenin içinde bulunduğu koşullardan ve her dinin özelliklerinden esinlenmesi, bu koşullar ile özellikler arasındaki uyum ya da uyumsuzlukların laiklik anlayışına yansıyarak değişik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması doğaldır. Dini ve din anlayışı tümüyle farklı ülkelerde laiklik uygulamasının, aynı anlam ve düzeyde olması beklenemez.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk Ulusu’nun gelenekleri, toplumsal yapısı, sosyal gerçekleri ve koşulları karşısında laikliği, kendine en uygun içeriği ile benimsediğini belirten Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasa’nın 1. maddesinde, Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu belirtilmiş; 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Başlangıç bölümünde yer verilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 4. maddesinde de, 1 ve 2. maddelerdeki “Cumhuriyet”in ve “Cumhuriyet’in nitelikleri”nin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin önerilemeyeceği belirtilmiştir.
Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden olan laiklik, anayasal içeriğiyle güvence altına alınmıştır.
Anayasa’nın 176. maddesine göre, Başlangıç bölümü, Anayasa metnine dahildir. Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içeren Başlangıç, maddelerin amacını ve yönünü belirten bir kaynaktır. Madde gerekçesinde de, Başlangıç bölümünün Anayasa’nın diğer kuralları ile eşdeğer olduğu vurgulanmıştır.
Anayasa’nın Başlangıç bölümünde, laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilmiştir. Böylece, Cumhuriyet’in niteliklerinin en önemlisi ve diğer niteliklerin temeli olan laiklik, Anayasa’ya yön veren ilkeler arasındaki yerini almış ve anayasal tanımını bulmuştur.
Bu tanıma göre laiklik, dinin, sosyal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilkedir. Bu işlevine uygun olarak Anayasa’nın 24. maddesinde de,
- Devlet’in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı,
- Dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal değerlerin, siyasal ya da kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı,
açık biçimde kurala bağlanmıştır.
Bunun yanında, Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’in gereklerine uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği; 14. maddesinde de, Anayasa’da yer verilen hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’i ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Böylece, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet’i zedeleyecek biçimde kötüye kullanılması önlenmiş, gerekirse laik Cumhuriyet’i korumak için temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.”
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM’nin 22. Dönem 5. Yasama Yılı’nın açılışında yaptığı konuşmada, yapılan tüm düzenlemelerin; yargının, yasama ve yürütmeye üstünlüğü değil, iktidar gücünün sınırlandırılması, hukuka uygunluğun sağlanması için yapıldığını ifade ederek, “Çünkü, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş çağdaş toplumlarda son söz yargıya verilmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasama ve yürütme organlarının yargının siyasallaştırılmasından özenle kaçınmaları gerektiğini belirterek, yargının siyasallaştırılmasından devlet organları ve bireylerin zarar göreceğini bildirdi.
“Son yıllarda, bilinçli olarak gündemden düşürülmeyen laiklik ve laikliğin tanımı tartışmaları üzerinde durmakta yarar görüyorum” diyen Cumhurbaşkanı Sezer, laiklikle ilgili şu mesajları verdi:
“Belirtmek gerekir ki, demokrasi, özgürlük, kamu yararı, kamu düzeni, laiklik gibi kimi kavramların Anayasa’da “kavramsal” tanımı yapılmamış olabilir. Anayasa’lar, kurallarıyla bu kavramların işlevlerini ve anlamlarını ortaya koyarak çerçevesini çizip, işlevsel tanımını yaparlar. Nitekim, Anayasamızda da, laikliğin işlevsel tanımı yapılmıştır.
Bu nedenle, Anayasa’da, laikliğin tanımını aramak yerine, nasıl bir laikliğin öngörüldüğüne bakmak gerekir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi kararlarının konuya katkısı gözden uzak tutulamaz.
Laiklik ilkesini yaşam biçimi olarak benimseyen çağdaş ülkeler incelendiğinde, tümünün bu ilkeyi kendi toplumsal gerçeklerine göre biçimlendirdikleri görülecektir.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, laiklik, ülkelerin içinde bulunduğu tarihsel, siyasal, toplumsal koşullara ve her dinin gerektirdiği isterlere bağlı olarak ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.
Bu farklılığa bağlı olarak her ülkenin laiklik anlayışı, o ülkenin Anayasa’sına yansımıştır. Türkiye için özellik taşıyan laiklik de, Anayasa’da benimsenen ve korunan içerikte bir ilkedir.
Laiklik ilkesinin, her ülkenin içinde bulunduğu koşullardan ve her dinin özelliklerinden esinlenmesi, bu koşullar ile özellikler arasındaki uyum ya da uyumsuzlukların laiklik anlayışına yansıyarak değişik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması doğaldır. Dini ve din anlayışı tümüyle farklı ülkelerde laiklik uygulamasının, aynı anlam ve düzeyde olması beklenemez.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk Ulusu’nun gelenekleri, toplumsal yapısı, sosyal gerçekleri ve koşulları karşısında laikliği, kendine en uygun içeriği ile benimsediğini belirten Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasa’nın 1. maddesinde, Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu belirtilmiş; 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Başlangıç bölümünde yer verilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 4. maddesinde de, 1 ve 2. maddelerdeki “Cumhuriyet”in ve “Cumhuriyet’in nitelikleri”nin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin önerilemeyeceği belirtilmiştir.
Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden olan laiklik, anayasal içeriğiyle güvence altına alınmıştır.
Anayasa’nın 176. maddesine göre, Başlangıç bölümü, Anayasa metnine dahildir. Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içeren Başlangıç, maddelerin amacını ve yönünü belirten bir kaynaktır. Madde gerekçesinde de, Başlangıç bölümünün Anayasa’nın diğer kuralları ile eşdeğer olduğu vurgulanmıştır.
Anayasa’nın Başlangıç bölümünde, laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilmiştir. Böylece, Cumhuriyet’in niteliklerinin en önemlisi ve diğer niteliklerin temeli olan laiklik, Anayasa’ya yön veren ilkeler arasındaki yerini almış ve anayasal tanımını bulmuştur.
Bu tanıma göre laiklik, dinin, sosyal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilkedir. Bu işlevine uygun olarak Anayasa’nın 24. maddesinde de,
- Devlet’in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı,
- Dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal değerlerin, siyasal ya da kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı,
açık biçimde kurala bağlanmıştır.
Bunun yanında, Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’in gereklerine uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği; 14. maddesinde de, Anayasa’da yer verilen hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’i ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Böylece, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet’i zedeleyecek biçimde kötüye kullanılması önlenmiş, gerekirse laik Cumhuriyet’i korumak için temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.”
- Cortese Ferringo Bugün
- İsmail Hüsrev Tökin Dün
- Fatin Rüştü Karakaş 06 Mayıs
- Mahmud Hüdayi 05 Mayıs
- Agamemnon 04 Mayıs
- Ahmet Yatman 03 Mayıs
- Ahmet Yüce 02 Mayıs
- Yeşim Erçetin 259
- Bahadır Erdem 116
- Asena Onur Çakmak 62
- Rahmi Özkan 42
- Özgü Namal 41
- Yaşar Kekeva 41
- Can yücel (2) 39
- Neşe Erberk 37
- Cortese Ferringo 36
- Demet Akbağ 36
- Fatma Sibel Yüksek 36
- Christine Taylor 33
- Ergin Ataman 33
- David Beckham 32
- Uğur Yücel 32