FB TW PIN NWS

Kahire

Kahire

Uzun uzun yıllar önce Nil Nehri deltasına kurulan Mısır’ın başşehri Kahire, 1300 yılı aşkın süredir aynı yerde ve hep aynı isimle anılıyor.

Mısır'ın başkenti, Arap dünyası ve Afrika'nın en büyük kenti. Büyük bölümü Nil Nehrinin doğu kıyısında, nehrin Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır. 1300 yılı aşkın süredir aynı alanda, aynı adla yer alan kent, Doğu ve Batı'nın, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimini yansıtır. Şehrin ismi Mısırlılar tarafından çoğu kez ülkenin ismi olan Arapça Misru, Mısır Arapçası Masr olarak adlandırılır.

Kahire, şehir merkezinde 7.9 milyon, banliyöleriyle birlikte toplam 20 milyona yakın bir nüfusa sahiptir. Kahire Mısır ve çevre ülkelerinin politik, ekonomik ve kültürel merkezi konumundadır. Mısır hükûmeti, parlamentosu, devlet daireleri ve diplomatik temsilciliklerin birçoğu Kahire'de bulunmaktadır.

Kahire barındırdığı birçok üniversite, yüksek okul, tiyatro, müze ve anıtlarıyla ülkenin atardamarı konumundadır. Eski Kahire, 1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunmaktadır. Kahire Müzesi, Piramitler bölgesi, Nil Nehri civarı turistlerin rağbet ettikleri önemli mekanlardandır.

Çöl yükseltileri arasında sıkışmış olan güneydeki dar kesimi ve nehir deltasına doğru genişleyen kuzey kesimiyle bir yelpazeyi andırır. Arazi yapısı ve sulama giderlerinin fazlalığı çöle doğru genişlemesini engellediğinden, yüzyıllar boyunca önce nehre doğru, daha sonra da kuzey ve güney yönünde büyümüştür.

Tipik bir çöl ikliminin egemen olduğu kentte gece-gündüz sıcaklık farkı çok yüksektir. Yazın gündüzleri ortalama 33 °C-34 °C'yi bulan sıcaklık, geceleri Nil'den gelen esintilerin etkisiyle 20 °C-22 °C'ye kadar iner. Kısa süren kış aylarında Yengeç Dönencesi'nde bulunan Güneş gündüzlerin ılık geçmesini sağlar, ama geceler oldukça serin ve nemlidir. Kentin yağış aldığı tek mevsim kıştır.

Geçmişte yörede Memfis ve Babil gibi antik yerleşmelerin bulunmasına karşın, bugünkü kentin gelişmesi Mısır'a İslamı yayan Arapların 641'de eski Babil sitesinin karşısında kurduğu el-Fustat (askeri kamp anlamına gelen Latince fossatum'dan) kasabasıyla başladı (bugün Mısr ül-Kadime (Eski Kahire)). Sonraki yüzyıllarda el-Fustat çevresinde bir dizi yeni yerleşim alanı açıldı; Abbasiler 751'de el Asker'i, Tolunoğulları 870'te Ktai'yi kurdular.

Hz Ömer devrinde Mısır’ı fetheden Amr b. Âs komutasındaki İslam orduları Nil deltasının güneyinde ilk İslam şehrini kurdular (643) ve şehre Fustat ismini verdiler. Mısır tarihinde yer edinebilmiş daha önceki medeniyetler de başkentlerini burada inşa etmişlerdi. Fustat’ta önce Amr b. Âs’ın ismini taşıyan bir cami inşa edildi ki bu cami Mısır ve Afrika’nın ilk camisiydi. Camiyi idare binaları ve garnizonların inşası takip etti. Kısacası burası askerlerin barınması için inşa edilmiş bir garnizon şehirdi.

Bu ilk yerleşimin ardından bölgeye hükmeden her devlet yine Fustat’a yakın mesafelerde kendi başkentlerini kurdular ve bu şehirlerde kendi eserlerini inşa ettiler. 969 yılında Mısır’a giren Fâtımiler Fustat’a yakın bir bölgede saray ve sur inşaatı başlattılar, burada başkentlerini kurdular. Bu yeni şehrin ismi düşmanlarını kahreden, onları ezip geçen anlamına gelen “Kahire”ydi. Etrafı surlarla çevrili bu yeni şehir Kahire, ancak devlet adamları, kumandanlar, askerler ve halifenin hizmetinde bulunanların girebildiği, bunun haricindekilerin özel izinle girebildikleri bir yerdi. Ayrıca Fustat halkı şehre alınmıyordu.

Eyyubilerin kurucusu Selahaddin Eyyubi, Kahire ve Fustat'ı tek bir sur içine alarak, Kahire'yi büyük bir kent durumuna getirdi ve geniş bir alanı kaplayan topraklarını buradan yönetti. Memlûk sultanı Baybars zamanında Memlûklerin merkezi olan kent, ortaçağ boyunca en parlak dönemini Memlûk yönetimi altında yaşadı. 1340'larda 500 bine ulaşan nüfusuyla Afrika, Avrupa ve Ortadoğu'nun en büyük kenti durumuna gelmenin yanı sıra Doğu ile Batı arasındaki ticarette kilit bir bağlantı noktası niteliğini kazandı. El-Ezher Üniversitesi kentin aynı zamanda İslam bilimlerinin merkezi olmasını sağladı. Memlûklere bağlı zengin topraklardan gelen vergiler önemli bir gelir kaynağıydı. Kentteki en önemli mimari yapılar bu dönemde inşa edildi.

Kentin veba salgını (1348) ve Timur'un doğu sınırlarındaki istilasıyla (1400) başlayan gerilemesi, keşiflerin baharat yolunun önemini azaltmasıyla daha da hızlandı.

Osmanlı’nın Klasik Çağ’da doğudaki başlıca rakibi İran’dı ve Memlükler Osmanlı’ya karşı İran’ın yanında hareket ediyordu. İran üzerine yapılacak bir harekattan önce Memlüklere son vermek gerektiğine kanat getiren Osmanlılar, Yavuz Sultan Selim kumandasında sefere çıktılar. İki ordu Kahire önlerinde Ridaniye isimli meydanda karşı karşıya geldi. Osmanlı ordusu savaştan bir gün sonra şehre girdi (23 Ocak 1517). Mücadele yaklaşık üç gün kadar şehir içinde de devam etti. Neticede şehir artık Osmanlara aitti. Şehirle birlikte hilafet de Osmanlılara geçti ve Yavuz Sultan Selim hanedanın ilk halifesi oldu.

Osmanlıların Mısır'ı ele geçirmesiyle (1517) siyasal özerkliğini yitiren Kahire, yalnızca bir eyalet merkezi durumuna geldi.

1798’de hâlâ Osmanlı toprağı olan Mısır, Fransızlar tarafından işgal edildi. Ancak bu durum İngilizlerin hiç işine gelmiyordu. İngilizlerin baskıları üzerine Fransızlar istemeye istemeye Mısır’dan çekildi. Ortaya çıkan boşluktan istifa eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır’da idareyi ele geçirdi ve yaklaşık 150 yıl sürecek kendi hanedanını kurdu.

Napolyon Bonapart'ın 1798'deki Mısır seferiyle Kahire'de kurduğu yönetim temmuz 1801'e değin sürdü. 1805'te valiliğe atanan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın kurduğu hanedan Kral I. Faruk'un iktidardan devrilmesine (1952) değin Mısır'ı yönetti. Mehmed Ali ve ardıllarının saltanatı ve onu izleyen Britanya yönetimi dönemlerinde ve en sonra da bağımsızlıktan bu yana, kent işlevlerine göre çeşitli bölgelere ayrılmıştır (bakanlıklar, ticarethaneler, lüks konutlar).

Kahire’nin gelir kaynaklarının başında tarım ve ticaret geliyordu. Mısır’ın başlıca hayat kaynağı olan Nil Nehri geçtiği toprakları bereketli hâle getiriyor, Nil civarındaki arazilerde pek çok meyve ve sebze yetiştiriliyordu. Başta Mısır olmak üzere Kahire, Nil deltasında bulunmanın bereketini her devirde yaşayacaktı. Daha henüz Hz Ömer’in halifeliği devrinde, Nil Nehri’ni Kızıldeniz’e bağlamak için Hz. Ömer’in emriyle ufak bir kanal açılmıştı. Bu kanal üzerinde işleyen ufak gemiler vasıtasıyla Nil deltasında yetişen tarım ürünleri Hicaz Bölgesi’ne taşınmaya başlamıştı.

Akdeniz’e açılan İskenderiye limanı ile Kızıl Deniz arasında bulunan Kahire, ticaret yollarının değişmediği ve Süveyş Kanalı’nın henüz açılmadığı devirlerde ticaretin mühim noktalarından biriydi. Öncelikle kârlı baharat ticaretinden yüklü miktarda kazanç etti. Kahire şehrinin bu ticaretten aldığı pay ticaret yollarının değişmesiyle gerilese de 18. asra kadar sürdü. Ancak 17. asırda ortaya çıkan Yemen kahvesinin ticaretinden Kahire yine yüklü miktarda kâr elde etmişti. Hatta sadece bu işin ticareti için “vikâle” olarak isimlendirilen 62 kervansaray bulunuyordu. Yine sadece kahve ticareti yapan 500’e yakın büyük ölçekli tüccar bulunuyordu.

Geçmişte dinsel ve etnik açıdan karmaşık olan kent nüfusu giderek türdeş bir yapı kazanmaktadır. Günümüzde nüfusun yüzde 90'ını Müslümanlar oluşturur; geri kalanların çoğunu Kopt Kilisesi'ne bağlı Mısırlı Hıristiyanlardır. Ayrıca az sayıda Katolik ve Protestan (çoğu Avrupa kökenli) ile küçük bir Yahudi topluluğu vardır. Kentin çok yüksek olan nüfus artış hızı ciddi sorunlar doğurmaktadır.