IMF Survey: ''Yabancı sermaye istikrarsızlık yaratabilir''
2007-01-31
IMF Survey dergisinde yükselen piyasalarda artan doğrudan yabancı sermaye girişlerinin genellikle istikrara olumlu katkıda bulunduğu, ancak zaman zaman istikrarsızlıklara yol açabileceğini ortaya koyan bir makale yayımlandı.
1990’lardan sonra özellikle yükselen piyasalarda büyük artışlar kaydeden “doğrudan yabancı sermayenin” ekonomiler için her zaman olumlu sonuçlar doğurmadığı, “destabilizasyona” da neden olabildiği belirtildi. Doğrudan yabancı sermaye rakamlarının “sofistike mali mühendislik” tarafından zarara uğrayabileceğine dikkat çekilen makalede, “Ana DYS firmasının, yatırımlarını, ev sahibi ülke piyasalarından borçlanarak yapması durumunda ‘istikrar kazandırma’ etkisi portföy akışı biçiminde, potansiyel bir ‘destabilizasyon’ ile kısmi olarak dengelenmektedir” denildi.
DOÐRUDAN SERMAYE KRİZLERDE ÖNEMLİ
IMF Politika Geliştirme ve Gözden Geçirme Bölümü’nden Patricia Brukoff ve Bjorn Rother, IMF Survey dergisi için “Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS), Neden Hükümetlerin Düşündüğü Gibi İstikrarlı Olmayabilir?” başlıklı bir makale kaleme aldı. Uzmanlar, akademisyenler ve siyasetçilerin DYS’lerin yükselen piyasa ekonomilerindeki krizler esnasında bir istikrar faktörü olduğu yolunda ortak görüş sahibi olduklarını belirtti. DYS yatırımlarının olumlu uzun dönem tahmininden kaynaklandığını, fiziki tesis ve donanım yatırımı gerektirdiğini, bu nedenle geri dönüşünün diğer sermaye yatırımlarından zor olduğunu dile getiren uzmanlar, “Siyasetçilerin doğrudan yabancı sermayeyi, ülkeden hızlı sermaye çıkışlarına karşı cesaretlendirmeleri konusu tartışılmalıdır” dediler.
“Deneylerden elde edilen kanıtlar DYS akışının diğer tüm sermaye biçimlerinden daha istikrarlı olduğu hipotezini geniş ölçüde desteklemektedir” denilen makalede, bu gerçekten, “Doğrudan yatırım girişimleri, kriz dönemlerinde ödemeler dengesi açısından istikrarı sağlamak için zorunludur” sonucunun çıkartılmaması istendi.
KESİN DYS VERİLERİ OLUŞTURULMALI
Makalede, DYS’lerin ekonomik etkileri ve yatırımcıların davranışlarını anlamak için daha kesin veri tabanı oluşturulması istendi.
Doğrudan yabancı sermayenin, yükselen piyasalarda 1990’lardan itibaren dramatik biçimde arttığını, DYS’lerin bu ülkeler için başlıca özel dış finans kaynağı olduğunu kaydeden araştırmacılar, bu eğilimin yükselen piyasalarda 1990-2005 yılları arasındaki birçok mali krizden etkilenmeyerek üstün geldiğini belirttiler. Arjantin krizi nedeniyle DYS’lerde bir kriz yaşandığı belirtilen makalede şöyle denildi:
“Bunun karşıtı olarak yükselen piyasalarda net portföy yatırımları ve diğer yatırımlar, aynı yıllarda önemli net çıkışlar olarak kaydedildi… Ülkelerin mali krizleri yakından incelendiğinde DYS akışının istikrarlaştırıcı etkisi olduğu görüşü güçlenmektedir. DYS, çalkantı anlarında portföy yatırımları ve diğer yatırımlardan daha istikrarlıdır. Veriler Arjantin, Endonezya, Brezilya, Rusya, Tayland gibi ülkelerde DYS’nin net özel sermaye akışı açısından, krizden hemen sonra, portföy ve diğer özel sermaye akışının ülkeyi terk ettiği dönemde, tek sermaye kanalı haline geldiğini ortaya çıkarıyor.”
DYS İSTİKRARSIZLAŞTIRABİLİR
İstatistiklerin DYS tanımı altına giren tüm parasal işlemleri kapsamadığı kaydedilen makalede, “DYS ile ilgili verilerde başlangıçtan sonra akan sermayenin kesin olarak veriye dönüşmemesi söz konusudur. İzleyen akışlar, özsermaye, kardan yatırımlar ve şirketlerarası krediler ve tedarikçi kredileri dahil taze girişleri içermektedir” denildi.
“SOFİSTİKE MALİ MÜHENDİSLİK” RAKAM DEÐİŞTİREBİLİR
Makalede doğrudan yabancı sermaye rakamlarının her zaman gerçeği yansıtmayabileceği, “DYS verileri, doğrudan yatırım girişimlerinin, sınır aşırı mali akışını, sermaye kontrolünü tuzağa düşürme amacı taşıyan ya da vergi sorumluluğunu hafifletmeye yönelik bir bakış açısıyla, sofistike mali mühendislikten yararlanıldığı durumlarda zarara uğrayabilir” cümlesiyle ifade edildi. Makaleye şöyle devam edildi:
“Daha da önemlisi DYS hesabı, ‘doğrudan yatırım girişimi’, finans kaynaklarının analizinden açık bir şekilde ayrılmalıdır. Örneğin; ana DYS firmasının, yatırımlarını, ev sahibi ülke piyasalarından borçlanarak yapması durumunda ‘istikrar kazandırma’ etkisi portföy akışı biçiminde, potansiyel bir ‘destabilizasyon’ ile kısmi olarak dengelenmektedir.
Bunun tersine ana firma lokal şubesi hakkında eksik değerlendirmede bulunabilir, ana firma şubesinin borçlanmasında ayrı dış kaynaklar için garantör olabilir. Bu tip borçlanmalar yatırım riski ana firma tarafından taşınsa bile bir portföy akışı olarak gelir, doğrudan yatırım olarak değil.”
Araştırmaların yabancı şirketlerin, kriz anlarında yerel şirketlerini, iç pazardan borçlanmaları konusunda cesaretlendirdiğini ortaya çıkardığını belirten IMF uzmanları, “ABD’nin 2004’teki doğrudan yabancı sermaye verileri, girdiği ülkelerde ana firmaların özsermaye koyduğu ya da borç verdiği firma bilançolarının üç misli daha fazla olmuştur” örneğini verdiler.
Makalede, “Pürüzlere karşın, sınırlı incelemelerden elde edilen kanıtlar, yükselen piyasalardaki doğrudan yatırım girişimlerinin, mali sıkıntı dönemlerinde cari işlemler ve sermaye istikrarına katkıda bulunma eğiliminde olduğunu öne sürmektedir” denildi.
Çok uluslu firmaların yerel şubelerinin kendi sermayelerini güçlendirmek için, ev sahibi ülke satışlarını hızlıca “ihracat satışlarına” dönüştürdüklerini, temettü akışını hafiflettiklerini kaydeden IMF uzmanları diğer yerel firmaların ise birçok kısıtlamalarla karşılaştıklarına dikkat çektiler.
1990’lardan sonra özellikle yükselen piyasalarda büyük artışlar kaydeden “doğrudan yabancı sermayenin” ekonomiler için her zaman olumlu sonuçlar doğurmadığı, “destabilizasyona” da neden olabildiği belirtildi. Doğrudan yabancı sermaye rakamlarının “sofistike mali mühendislik” tarafından zarara uğrayabileceğine dikkat çekilen makalede, “Ana DYS firmasının, yatırımlarını, ev sahibi ülke piyasalarından borçlanarak yapması durumunda ‘istikrar kazandırma’ etkisi portföy akışı biçiminde, potansiyel bir ‘destabilizasyon’ ile kısmi olarak dengelenmektedir” denildi.
DOÐRUDAN SERMAYE KRİZLERDE ÖNEMLİ
IMF Politika Geliştirme ve Gözden Geçirme Bölümü’nden Patricia Brukoff ve Bjorn Rother, IMF Survey dergisi için “Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS), Neden Hükümetlerin Düşündüğü Gibi İstikrarlı Olmayabilir?” başlıklı bir makale kaleme aldı. Uzmanlar, akademisyenler ve siyasetçilerin DYS’lerin yükselen piyasa ekonomilerindeki krizler esnasında bir istikrar faktörü olduğu yolunda ortak görüş sahibi olduklarını belirtti. DYS yatırımlarının olumlu uzun dönem tahmininden kaynaklandığını, fiziki tesis ve donanım yatırımı gerektirdiğini, bu nedenle geri dönüşünün diğer sermaye yatırımlarından zor olduğunu dile getiren uzmanlar, “Siyasetçilerin doğrudan yabancı sermayeyi, ülkeden hızlı sermaye çıkışlarına karşı cesaretlendirmeleri konusu tartışılmalıdır” dediler.
“Deneylerden elde edilen kanıtlar DYS akışının diğer tüm sermaye biçimlerinden daha istikrarlı olduğu hipotezini geniş ölçüde desteklemektedir” denilen makalede, bu gerçekten, “Doğrudan yatırım girişimleri, kriz dönemlerinde ödemeler dengesi açısından istikrarı sağlamak için zorunludur” sonucunun çıkartılmaması istendi.
KESİN DYS VERİLERİ OLUŞTURULMALI
Makalede, DYS’lerin ekonomik etkileri ve yatırımcıların davranışlarını anlamak için daha kesin veri tabanı oluşturulması istendi.
Doğrudan yabancı sermayenin, yükselen piyasalarda 1990’lardan itibaren dramatik biçimde arttığını, DYS’lerin bu ülkeler için başlıca özel dış finans kaynağı olduğunu kaydeden araştırmacılar, bu eğilimin yükselen piyasalarda 1990-2005 yılları arasındaki birçok mali krizden etkilenmeyerek üstün geldiğini belirttiler. Arjantin krizi nedeniyle DYS’lerde bir kriz yaşandığı belirtilen makalede şöyle denildi:
“Bunun karşıtı olarak yükselen piyasalarda net portföy yatırımları ve diğer yatırımlar, aynı yıllarda önemli net çıkışlar olarak kaydedildi… Ülkelerin mali krizleri yakından incelendiğinde DYS akışının istikrarlaştırıcı etkisi olduğu görüşü güçlenmektedir. DYS, çalkantı anlarında portföy yatırımları ve diğer yatırımlardan daha istikrarlıdır. Veriler Arjantin, Endonezya, Brezilya, Rusya, Tayland gibi ülkelerde DYS’nin net özel sermaye akışı açısından, krizden hemen sonra, portföy ve diğer özel sermaye akışının ülkeyi terk ettiği dönemde, tek sermaye kanalı haline geldiğini ortaya çıkarıyor.”
DYS İSTİKRARSIZLAŞTIRABİLİR
İstatistiklerin DYS tanımı altına giren tüm parasal işlemleri kapsamadığı kaydedilen makalede, “DYS ile ilgili verilerde başlangıçtan sonra akan sermayenin kesin olarak veriye dönüşmemesi söz konusudur. İzleyen akışlar, özsermaye, kardan yatırımlar ve şirketlerarası krediler ve tedarikçi kredileri dahil taze girişleri içermektedir” denildi.
“SOFİSTİKE MALİ MÜHENDİSLİK” RAKAM DEÐİŞTİREBİLİR
Makalede doğrudan yabancı sermaye rakamlarının her zaman gerçeği yansıtmayabileceği, “DYS verileri, doğrudan yatırım girişimlerinin, sınır aşırı mali akışını, sermaye kontrolünü tuzağa düşürme amacı taşıyan ya da vergi sorumluluğunu hafifletmeye yönelik bir bakış açısıyla, sofistike mali mühendislikten yararlanıldığı durumlarda zarara uğrayabilir” cümlesiyle ifade edildi. Makaleye şöyle devam edildi:
“Daha da önemlisi DYS hesabı, ‘doğrudan yatırım girişimi’, finans kaynaklarının analizinden açık bir şekilde ayrılmalıdır. Örneğin; ana DYS firmasının, yatırımlarını, ev sahibi ülke piyasalarından borçlanarak yapması durumunda ‘istikrar kazandırma’ etkisi portföy akışı biçiminde, potansiyel bir ‘destabilizasyon’ ile kısmi olarak dengelenmektedir.
Bunun tersine ana firma lokal şubesi hakkında eksik değerlendirmede bulunabilir, ana firma şubesinin borçlanmasında ayrı dış kaynaklar için garantör olabilir. Bu tip borçlanmalar yatırım riski ana firma tarafından taşınsa bile bir portföy akışı olarak gelir, doğrudan yatırım olarak değil.”
Araştırmaların yabancı şirketlerin, kriz anlarında yerel şirketlerini, iç pazardan borçlanmaları konusunda cesaretlendirdiğini ortaya çıkardığını belirten IMF uzmanları, “ABD’nin 2004’teki doğrudan yabancı sermaye verileri, girdiği ülkelerde ana firmaların özsermaye koyduğu ya da borç verdiği firma bilançolarının üç misli daha fazla olmuştur” örneğini verdiler.
Makalede, “Pürüzlere karşın, sınırlı incelemelerden elde edilen kanıtlar, yükselen piyasalardaki doğrudan yatırım girişimlerinin, mali sıkıntı dönemlerinde cari işlemler ve sermaye istikrarına katkıda bulunma eğiliminde olduğunu öne sürmektedir” denildi.
Çok uluslu firmaların yerel şubelerinin kendi sermayelerini güçlendirmek için, ev sahibi ülke satışlarını hızlıca “ihracat satışlarına” dönüştürdüklerini, temettü akışını hafiflettiklerini kaydeden IMF uzmanları diğer yerel firmaların ise birçok kısıtlamalarla karşılaştıklarına dikkat çektiler.
- Okan Demir 18 Aralık
- Süleyman Saim Tekcan 18 Aralık
- Reshad Strik 16 Aralık
- Derya Uluğ 15 Aralık
- Balım Sultan 12 Aralık
- Charles Leclerc 10 Aralık
- Aka Gündüz Temur 09 Aralık
- John Napier 2908
- Hakan Fidan 778
- Vahe Kılıçarslan 552
- Ömür Akkor 499
- Okan Demir 357
- Nadide Sultan 266
- Vahide Gördüm 263
- Abdullah Çiftçi 247
- Emrah Lafçı 229
- Haldun Solmaztürk 199
- Abdullah Çatlı 197
- Recep Tayyip Erdoğan 196
- Umut Eker 182
- Cevat Şakir Kabaağaçlı 172
- Vahide Perçin 164
- Önay Alpago 116
- Vahe Kılıçarslan 552
- Hakan Fidan 778
- Umut Eker 182
- Emrah Lafçı 229
- Haldun Solmaztürk 199
- Ömür Akkor 499
- Erol Mütercimler 99
- Mustafa Karataş 93
- Abdullah Çiftçi 247