TÜSİAD'dan hükümete destek: 'AB yanlış yaptı'
2006-12-05
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sabancı, AB Komisyonu’nun tavsiye kararının siyasi düzlemin meselelerini teknik düzleme çekerek müzakerelerin önünü tıkama amacı taşıdığını belirterek, tam üyelik sürecinin devam edeceğini söyledi.
Sabancı, AB ile ilişkilerin ve IMF programının istikrara yaptığı katkının önemini koruduğuna işaret ederek, Türkiye’nin gelişmiş bir ülke olmasının referansının AB olduğunu kaydetti.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB Komisyonu’nun tavsiye kararı ile siyasi düzlemin meselelerinin teknik düzleme çekilerek müzakerelerin önünün tıkanmak istendiğini söyledi. AB’nin yanlış yaptığını kaydeden Sabancı, “’imtiyazlı ortaklık’ gibi seçeneklerin önümüze sürülmesine izin vermeyiz. Onlar gelir geçer, süreç devam eder” dedi.
Sabancı Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (BUSİAD) düzenlediği “2006 Yılının Değerlendirmesi ve 2007’ndan Beklentiler” başlıklı konuşmasında, Avrupa Komisyonu’nun sekiz müzakere başlığının açılmaması ve diğer başlıkların kapatılmasının Kıbrıs şartına bağlanması yönündeki tavsiye kararını değerlendirdi. Tavsiye kararının adalet ve insaf duygusunu büyük ölçüde yitirmiş olmanın izlerini taşıdığını ifade eden Sabancı, “Bu tavsiye kararı, temelde, siyasi düzlemin meselelerini, teknik düzleme çekerek, müzakerelerin önünü tıkamaya çalışmaktadır. Bunun nedeni, dönemsel bir politik tutum değişikliğini gizlemeye çalışmaktır” dedi.
“AB YANLIŞ YAPTI”
AB perspektifi’nin ve IMF programının istikrara yaptığı katkının önemini koruduğuna dikkat çeken Sabancı, “Evet AB yanlış yapmıştır. Kazanılmış haklarımız vardır. AB üyesi bazı ülkelerin iç siyasi çalkantılarına, birkaç Avrupalı politikacının kısa vadeli hesaplarına tam üyelik perspektifimizin kurban edilmesine izin vermeyiz. Onlar gelir geçer, süreç devam eder” diye konuştu.
“OYUNA GELMEYECEÐİZ”
2004 yılında AB’nin tam üyelik perspektifi ile müzakereleri açma kararı aldığını, şimdi üye ülkelerden bazılarının iç politik kaygılardan dolayı bu kararın arkasında durmak istemediğini belirten Sabancı, Gümrük Birliği’nin gereği olarak deniz ve hava limanlarının Güney Kıbrıs’a açılmaması meselesini bahane olarak kullanıp, Türkiye’yi tek taraflı olarak süreçten caydırmaya çalıştıklarını, Türkiye’nin bu oyuna gelmeyeceğini söyledi. Sabancı şöyle devam etti:
“Durum çok mu kritik? Elbette ki hayır. Bu konuda hükümetin sağduyulu yaklaşımını biz de destekliyoruz. Karşı karşıya kaldığımız durum ciddidir, fakat aşılmaz değildir. Kısa vadede yapmamız gereken, Konsey toplantısına kadar, haklı pozisyonumuzu her kademede ve platformda anlatmaya devam etmektir. Orta ve uzun vade perspektifimizi belirlerken de her şeyden önce bu yeni durumun Türkiye’nin ‘müzakere eden ülke’ konumunu hukuken değiştirmediğini iyi kavramak gerekir.”
“İMTİYAZLI ORTAKLIK KABUL EDİLEMEZ”
Sabancı, "imtiyazlı ortaklık" gibi seçeneklerin asla kabul edilmeden, masada oturmaya devam edileceğini vurguladı. “Bugün bazı Avrupalı politikacıların kısa vadeli çıkarları, özellikle Almanya-Fransa ekseninde bize karşı bir direnç yaratıyor olabilir” diyen Sabancı, bu dönemsel direncin ötesinde AB’nin Türkiye ile ilgili farkında olduğu unsurları şöyle sıraladı:
“-Avrupa iş dünyasının Türkiye’de önemli yatırımları var ve bunlar her geçen gün artıyor. Avrupalı iş adamı Türkiye’nin genç, canlı, hızla yükselen ve jeostratejik pozisyonu olan bir pazar olduğunun çok farkında. Bu yüzden de Türkiye’nin AB üyeliğini güçlü biçimde destekliyor.
-Türkiye’nin hızla gelişen bir pazar olarak Gümrük Birliği içinde yer alması, Avrupa’nın büyük ekonomilerinde ciddi istihdam yaratmış durumda ve yaratmaya da devam edecek.
-Dünyanın hızlı gelişen stratejik sektörlerinde, enerjide, bilişim, finans ve telekomünikasyonda Türkiye bu hıza ayak uydurabilen, cazip bir ülke konumunda.
-Avrupa’nın Rusya dışındaki alternatif enerji kaynaklarına ulaşabilmesi, Türkiye koridorunu etkin kullanabilmesine bağlı.
-AB’nin kendi iç güvenliğini sağlayabilmek için, organize suç, yasa dışı göç ve terörizm konularında Türkiye’nin güçlü desteğine ihtiyacı var. Türkiye bu desteği şimdiden vermeye başlamış durumda”
“GELİŞMENİN REFERANSI AB”
Türkiye’nin de küreselleşmenin yarattığı sert rekabet ortamında, kendisine en yakın ve güçlü kampın içinde yer almak istemesi nedeniyle AB’yi tercih ettiğini belirten Sabancı, “Türkiye’nin her yönüyle gelişmiş bir ülke olmasını istiyoruz. AB, bu amacımızı gerçekleştirmek için yegane referans noktası” diye konuştu.
AB uyumunun aslında üzerinde iyi çalışılmış bir mikroekonomik reform sürecinden ibaret olduğunu söyleyen Sabancı, ekonomide başarılı performansın devamının sağlamış olunan ekonomik ve siyasi istikrarın korunmasına bağlı olduğunu belirtti.
Sabancı, AB ile ilişkilerin ve IMF programının istikrara yaptığı katkının önemini koruduğuna işaret ederek, Türkiye’nin gelişmiş bir ülke olmasının referansının AB olduğunu kaydetti.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB Komisyonu’nun tavsiye kararı ile siyasi düzlemin meselelerinin teknik düzleme çekilerek müzakerelerin önünün tıkanmak istendiğini söyledi. AB’nin yanlış yaptığını kaydeden Sabancı, “’imtiyazlı ortaklık’ gibi seçeneklerin önümüze sürülmesine izin vermeyiz. Onlar gelir geçer, süreç devam eder” dedi.
Sabancı Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (BUSİAD) düzenlediği “2006 Yılının Değerlendirmesi ve 2007’ndan Beklentiler” başlıklı konuşmasında, Avrupa Komisyonu’nun sekiz müzakere başlığının açılmaması ve diğer başlıkların kapatılmasının Kıbrıs şartına bağlanması yönündeki tavsiye kararını değerlendirdi. Tavsiye kararının adalet ve insaf duygusunu büyük ölçüde yitirmiş olmanın izlerini taşıdığını ifade eden Sabancı, “Bu tavsiye kararı, temelde, siyasi düzlemin meselelerini, teknik düzleme çekerek, müzakerelerin önünü tıkamaya çalışmaktadır. Bunun nedeni, dönemsel bir politik tutum değişikliğini gizlemeye çalışmaktır” dedi.
“AB YANLIŞ YAPTI”
AB perspektifi’nin ve IMF programının istikrara yaptığı katkının önemini koruduğuna dikkat çeken Sabancı, “Evet AB yanlış yapmıştır. Kazanılmış haklarımız vardır. AB üyesi bazı ülkelerin iç siyasi çalkantılarına, birkaç Avrupalı politikacının kısa vadeli hesaplarına tam üyelik perspektifimizin kurban edilmesine izin vermeyiz. Onlar gelir geçer, süreç devam eder” diye konuştu.
“OYUNA GELMEYECEÐİZ”
2004 yılında AB’nin tam üyelik perspektifi ile müzakereleri açma kararı aldığını, şimdi üye ülkelerden bazılarının iç politik kaygılardan dolayı bu kararın arkasında durmak istemediğini belirten Sabancı, Gümrük Birliği’nin gereği olarak deniz ve hava limanlarının Güney Kıbrıs’a açılmaması meselesini bahane olarak kullanıp, Türkiye’yi tek taraflı olarak süreçten caydırmaya çalıştıklarını, Türkiye’nin bu oyuna gelmeyeceğini söyledi. Sabancı şöyle devam etti:
“Durum çok mu kritik? Elbette ki hayır. Bu konuda hükümetin sağduyulu yaklaşımını biz de destekliyoruz. Karşı karşıya kaldığımız durum ciddidir, fakat aşılmaz değildir. Kısa vadede yapmamız gereken, Konsey toplantısına kadar, haklı pozisyonumuzu her kademede ve platformda anlatmaya devam etmektir. Orta ve uzun vade perspektifimizi belirlerken de her şeyden önce bu yeni durumun Türkiye’nin ‘müzakere eden ülke’ konumunu hukuken değiştirmediğini iyi kavramak gerekir.”
“İMTİYAZLI ORTAKLIK KABUL EDİLEMEZ”
Sabancı, "imtiyazlı ortaklık" gibi seçeneklerin asla kabul edilmeden, masada oturmaya devam edileceğini vurguladı. “Bugün bazı Avrupalı politikacıların kısa vadeli çıkarları, özellikle Almanya-Fransa ekseninde bize karşı bir direnç yaratıyor olabilir” diyen Sabancı, bu dönemsel direncin ötesinde AB’nin Türkiye ile ilgili farkında olduğu unsurları şöyle sıraladı:
“-Avrupa iş dünyasının Türkiye’de önemli yatırımları var ve bunlar her geçen gün artıyor. Avrupalı iş adamı Türkiye’nin genç, canlı, hızla yükselen ve jeostratejik pozisyonu olan bir pazar olduğunun çok farkında. Bu yüzden de Türkiye’nin AB üyeliğini güçlü biçimde destekliyor.
-Türkiye’nin hızla gelişen bir pazar olarak Gümrük Birliği içinde yer alması, Avrupa’nın büyük ekonomilerinde ciddi istihdam yaratmış durumda ve yaratmaya da devam edecek.
-Dünyanın hızlı gelişen stratejik sektörlerinde, enerjide, bilişim, finans ve telekomünikasyonda Türkiye bu hıza ayak uydurabilen, cazip bir ülke konumunda.
-Avrupa’nın Rusya dışındaki alternatif enerji kaynaklarına ulaşabilmesi, Türkiye koridorunu etkin kullanabilmesine bağlı.
-AB’nin kendi iç güvenliğini sağlayabilmek için, organize suç, yasa dışı göç ve terörizm konularında Türkiye’nin güçlü desteğine ihtiyacı var. Türkiye bu desteği şimdiden vermeye başlamış durumda”
“GELİŞMENİN REFERANSI AB”
Türkiye’nin de küreselleşmenin yarattığı sert rekabet ortamında, kendisine en yakın ve güçlü kampın içinde yer almak istemesi nedeniyle AB’yi tercih ettiğini belirten Sabancı, “Türkiye’nin her yönüyle gelişmiş bir ülke olmasını istiyoruz. AB, bu amacımızı gerçekleştirmek için yegane referans noktası” diye konuştu.
AB uyumunun aslında üzerinde iyi çalışılmış bir mikroekonomik reform sürecinden ibaret olduğunu söyleyen Sabancı, ekonomide başarılı performansın devamının sağlamış olunan ekonomik ve siyasi istikrarın korunmasına bağlı olduğunu belirtti.
- Okan Demir 18 Aralık
- Süleyman Saim Tekcan 18 Aralık
- Reshad Strik 16 Aralık
- Derya Uluğ 15 Aralık
- Balım Sultan 12 Aralık
- Charles Leclerc 10 Aralık
- Aka Gündüz Temur 09 Aralık